F. Almanya’nın Stammheim cezaevinde tutsak bulunan RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu - Rote Armee Fraktion) yönetici ve kadrolarının katledilmelerinin üzerinden yirmi yıl geçti. Alman devletinin ve emperyalist yayın organlarının “terörün sonbaharı” olarak tanımladığı 1977’nin son aylarında RAF’ın üst üste gerçekleştirmiş olduğu eylemler karşısında çaresizliğe düşen Alman emperyalizmi elinde tutsak tuttuğu RAF yönetici ve kadrolarını katlederek, RAF’a büyük bir darbe vurduğunda, her türlü demokratik görünümünü kolayca bir yana bırakabilmiştir. Andreas Baader, Jan Carl Raspe ve Gudrin Ensslin’in Alman emperyalizmi tarafından katledilmesine karşın, RAF, Almanya tarihinde derin izler bırakan bir örgüt olarak devrim tarihteki yerini almıştır.
RAF, 3 Nisan 1970 günü tutuklanan Andreas Baader’in, 14 Mayıs 1970 günü Ulrike Meinhof ve iki arkadaşı tarafından kaçırılması eylemi ile oluşturulmuştur. Ancak emperyalist yayın organları, bu eylemin gerçekleştiriliş biçimini öne çıkartarak, Ulrike Meinhof ile Andreas Baader’i, Holywood filmlerinde sıkca görülen “gangster ikili” olarak sunmaya çalışmıştır. Ve bu tarihten itibaren emperyalist yayınlarda RAF adı yerine “Bader-Meinhof çetesi” sıfatı kullanılmaya başlanılmıştır.
RAF, Nisan 1971’de yayınladığı “Şehir Gerillası Perspektifi” adlı yazılarında kendi görüşlerini şöyle ortaya koymuştur:
“Eğer Amerikan emperyalizminin kağıttan kaplan olduğunu ve son tahlilde yenilebileceğini söylerken haklıysak, Çin komünistlerinin bu tezi, Amerikan emperyalizmine karşı zaferin dünyanın dört bir köşesinde verilen mücadelelerle mümkün olduğu tezi doğruysa, emperyalizmin güçlerinin parçalanabileceği ve parçalanmasının, zaferi olanaklı hale getireceği sonucu çıkacaktır. Eğer bunlar doğruysa, o zaman herhangi bir ülke ya da bölgeyi, devrim güçlerinin zayıf ve karşı devrim güçlerinin çok güçlü olması nedeniyle emperyalizme karşı savaşın istisnası olarak dışında tutmak için hiçbir neden yoktur.
Kendi gücümüzü küçümseyerek devrim güçlerinin cesaretini kırmak ne denli yanlışsa, emperyalist güçlerin yıpratılamayacağı, imha edilemeyeceğini düşünmek de o denli yanlıştır. Diğer gruplardaki yoldaşlarla (gevezeleri, dedikoducuları bir yana bırakırsak) RAF arasındaki çelişki şudur: Biz, onları, devrim güçlerinin cesaretini kırmakla itham ediyoruz, onlar da bizi devrim güçlerini boş yere harcamakla suçluyorlar. Kesinlikle, bu suçlamalar, yerel düzeyde ve fabrikalarda çalışan bu grupların yönelimlerini göstermektedir. Bunlar, suçlamalarını, dogmatizm ve maceracılık çok eski zamanlardan beri, devrim mücadelesinin zayıf olduğu dönemlerde hep olmuştur demeye kadar vardırmışlardır. Eski dönemlerde oportünizmin en keskin eleştiricileri anarşistler olduğundan, oportünizm, kendilerine yönelik her eleştiriyi anarşizm diyerek yanıtlar...
‘Şehir gerillası’ kavramı, Latin-Amerika kökenlidir. Bu, şehir gerillası sadece oralarda yürütülebilen bir devrimci yöntemdir demek değildir. Devrim güçlerinin zayıf olduğu heryerde şehir gerillası devrimci bir yöntem olarak kullanılabilir. Şehir gerillası, önsel olarak, savaş içinde halkı yönetmek isteyen devrimcilere söylendiği gibi, Prusya tipi kaz adımlarıyla yürümeyi reddederek işe başlar. Silahlı mücadele zamanı geldiğinde, ona hazırlanmak için geç kalınacağının bilincindedir. Devrimci öncünün olmadığı bir ülkede zorbaların gücü çok daha fazla olur. Bizim Almanya’daki durumumuzda olduğu gibi, devrimci güçler ve gelenekler zayıf ve parçalanmış durumdadır. Bu koşullarda, devrimci insiyatif olmaksızın devrimci yönetim de söz konusu olamaz. Bugün kapitalizmin kendi ekonomik ve politik gelişimi, devrim mücadelesi için her zamankinden çok daha elverişli bir ortam yaratmaktadır.
Bunlara ek olarak, şehir gerillası, egemen sınıfın kendi temsilcileriyle sürdürdüğü parlamenter demokrasiyi, olağanüstü yasalarının, elbombası düzenini reddetmenin, kendi hasımlarını imha eden düzene karşı savaşmanın mantiki bir sonucudur. ‘Şehir gerillası’, gerçeklerin bahane olarak kullanılması yerine, gerçeklerin kabul edilmesine dayanır.
Öğrenci hareketi, şehir gerillasının neler yapabileceğini kavramıştır. Tüm solun yaptığından çok daha fazla somut ajitasyon ve propaganda yapmak mümkündür. Örneğin, Springer kampanyasında olduğu gibi; Heilderberg öğrencilerinin Cabora Bassa kampanyasında olduğu gibi; Afrika’daki komprador rejimlere yapılan Federal Almanya’nın askeri yardımları konusunda olduğu gibi; ceza mahkemelerinin kararlarına ilişkin ve sınıf adaletinin eleştirisiyle ilgili olarak yapılan kampanyalar gibi.
Şehir gerillası, düşmanın silahlarına ve parasına el koyarak, enternasyonalizmi somut ve fiili hale getirebilir. Şehir gerillası, polisin ulaşamayacağı bir yeraltı örgütünü oluşturarak devletin elindeki komünistleri yasaklama silahını işlemez hale getirebilir. Şehir gerillası, sınıf mücadelesinde bir silahtır.
Şehir gerillası, polisin silahlarını rastgele kullanmasını, masum insanların öldürülmesini engellemek için yürütülen silahlı bir mücadeledir. Bir şehir gerillası olmak demek, sistemin şiddeti karşısında moral bozukluğu içine düşmemek demektir. (2 Haziran 1967 günü Batı Berlin’de İran Şahının gelişini protesto edenlerin üzerine polis ateş açmış ve Benno Ohnesorg’u katletmiştir. Katil polis, yargılanmaksızın terfi ettirilerek ödüllendirilmiştir.-K.C)
Şehir gerillasının amacı, belirli noktalarda denetimi elinde tutan devlet aygıtına saldırmak ve sistemin karşı konulamaz, yokedilemez olduğu mitini yıkmaktır.
Şehir gerillası, illegal bir aygıtı, bir başka deyişle, apartmanlar, silahlar, patlayıcılar, arabalar ve bildirilerin örgütlenmesini gerektirir. Bunların daha ayrıntılı bir açıklaması, Carlos Marighella’nın ‘Şehir Gerillasının Elkitabı’nda bulunabilir. Bizler, her zaman, şehir gerillası pratiğine yönelmek isteyen herkese bildiğimizi öğretmeye hazırız. Henüz herşeyi bilmiyoruz, ama yine de az da olsa bir şeylerin bilgisine sahipiz.
Kişinin silahlı mücadelede yer almaya karar vermeden önce, legal politik deneyimi olması gereklidir ve bu deneyim önemlidir. Moda diyerek devrimci sola katılanlar, bu katılımın geriye dönüşünün olamayacağını çok iyi bilmelidirler.
Bizim temel perspektifimiz, kitle çalışması ile şehir gerillasını birleştirmeyi içermektedir. Biz, yerel düzeylerde faaliyet gösteren mevcut sosyalist gruplarla eşzamanlı olarak çalışmak istedik, onların karar verme sürecine yardım etmek istedik, onlara deneyimleri öğretmek ve kavratmak istedik. Ama bunun olmadığını gördük. Siyasi polisin bu tür grupların toplantılarını, plan ve programlarını, randevularını ve görüşmelerin içeriğini çok hızlı bir biçimde öğrendiğini farkettik. Denetim altında olmadan, hiçkimsenin buralara giderek çalışma yürütmesinin mümkün olmadığını gördük. Biz öğrendik ki, bireysel olarak legal faaliyet ile illegal faaliyeti birleştirmek mümkün değildir.
Şehir gerillası olmak için, öncelikle, kişi bu konuda kararlı olmalı ve ‘Bild’ gazetesinin kullandığı yöntemlerle devrimcilerin suçlu, cani, katil, kundakçı oldukları şeklinde kafalarda oluşturulan ve soyutlamalarla sürekli olarak yenileri icat edilen saçmalıkların kendisini etkilemesinden kurtarmalıdır. Sistemin bize karşı kullanamayacağı hiçbir şey yoktur.
Ve toplumun hiçbir kesiminde, şu ya da bu şekilde sermaye sahibi olmaktan başka bir amacı olan bir kesim yoktur; hatta kendi dar çevresinin, bencilliğinin, çıkarcılığının, abonelerinin, özel yaşamının, burjuva alışkanlıklarının üstüne çıkabilmiş sosyalist çevreler de yoktur. Radyodan basına kadar herşey sermaye tarafından kontrol edilmektedir. Basın demek tiraj demektir. Haberler birer meta, bilgiler birer tüketim nesnesidir. Tüketilemeyen herşey nefret edilen, tiksinilen birşeydir. Şehir gerillası, düşmandan hiçbir şey beklemiyor. Bizleri, Marksist-Leninist eleştiri-özeleştiriden başka hiçbir şey yönlendiremez.
Uzun süreli ve küçük iş sahibi olma anlayışı, ticaret yapma anlayışını bir yana bıraksak bile, şehir gerillasında da olabilir. Burjuva iş ve mesleklere dönmeden, devrimi terfi vb. şeylere tercih etmeden bu mücadele sürdürülmelidir. Pathos ve Blanqui’nin söylediği gibi, ‘bir devrimcinin görevi, ölene kadar mücadele etmektir.’”
Kendi içinde taşıdığı bir dizi yanlışlığa ve kapitalizmin iç dinamikle geliştiği ülkeler devrimi üzerine yaptıkları değerlendirme hatalarına karşın, RAF, anti-emperyalist mücadeleler karşısında emperyalist metropollerden yükselen onurlu bir ses olmuştur.