KURTULUŞ CEPHESİ - Ocak-Şubat 1997
"Şimdi akkor zamanıdır,
yakında yalnız ışık görülecektir."
Jose Marti
Tupac Amaru Devrimci Hareketi'nin Aralık sonunda gerçekleştirdiği Japon Büyükelçiliği konutunun basılması ve içinde bulunan yüzlerce üst düzey yönetici, elçi vb. kişinin rehin alınması eylemi ile yeni bir yıla girildi. Ve bugün için hala devam eden eylem, kaçınılmaz bir biçimde Latin-Amerika devrimci mücadelelerini yeniden dünya devrimci hareketlerininin gündemine almıştır. Nikaragua Devriminin 1979 Temmuz'undaki zaferinden sonra El Salvador'da on yılı aşkın süren devrimci mücadelenin 1990'ların başında "uzlaşma" ile sona ermesiyle birlikte ikincil kalan Latin-Amerika devrimci mücadeleleri, kimi gerilla eylemleri ile güncellik kazanmışsa da, kalıcı olamamışlardır. 1990'da SSCB'nın dağıtılmışlığı koşullarında, bu gelişmeler, giderek Latin-Amerika'daki devrimci mücadelelerin sonlandığı şeklinde bir vargı oluşturmuştur.
İşte Tupac Amaru'nun gerçekleştirmiş olduğu Japon elçiliği baskını, böyle bir vargı içinde ve ortamda gündeme gelmiştir. Hakkında çok az şeyin bilindiği ve hatta pekçok kişinin hiçbir bilgiye sahip olmadığı bir gerilla örgütü (Tupac Amaru Devrimci Hareketi - MRTA) böylesine güretli bir eylemi gerçekleştirmiş olması, büyük bir şaşkınlık yaratmıştır. Bugüne kadar Peru denildiğinde ilk akla gelen Aydınlık Yol ve Guzman, bu eylemin kimin tarafından gerçekleştirildiğinin tam olarak açıklığa kavuşmadığı saatlerde ilk anımsanan olmuştur. Ve Tupac Amaru'nun gerçekleştirdiği bir eylem olduğu öğrenildiğinde, şaşkınlık yerini bir beklentiye bırakmıştır. Bugüne kadar Peru ve Latin-Amerika üzerine bilginin sadece maoist kesimlerin yayınlarında sözü edilenlerle sınırlılılığı ile şekillenmiş yeni devrimci kuşak, kaçınılmaz olarak belli bir beklenti içinde kalmak durumundadır. Ancak Latin-Amerika'daki gerilla örgütleri ve mücadeleleri hakkında az ya da çok bilgisi olan herkes bu eylemi fazlaca da yadırgamamıştır. Her nekadar Tupac Amaru Devrimci Hareketi (MRTA) hakkında, yani oluşumu, gelişimi ve ideolojik-politik görüşleri hakkında yeterli bilgiye bugün için sahip olmasak da, basın-yayın organlarıyla bizlere ulaşan bilgiler, bu örgütün Latin-Amerika' da sıkca rastlanılan gerilla örgütlerinden birisi olduğu konusunda açık bir fikir vermektedir. Emperyalist ajansların geçtiği haberlerde yer alan "Castroist" ya da "Guevaraist" sıfatları, kendilerinin yaptığı kimi açıklamalarla birleştirildiğinde, MRTA'nın gerilla savaşını temel alan bir devrimci örgüt olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek kadar netleştirmektedir.
Peru tarihi pekçok gerilla örgütlenmesine tanıklık etmiştir. Özellikle 1960'lardan itibaren değişik gerilla örgütlenmeleri Peru'da ortaya çıkmış ve belirli sürelerle gerilla savaşını sürdürmüşlerdir.
Peru tarihinin ilk önemli gerilla örgütlenmesi, troçkist Hugo Blanco tarafından gerçekleştirilmiştir. 1958 yılında Cuzco eyaletinde Convention bölgesindeki köylüler arasında birlikler (sendikalar) örgütleyerek işe başlayan Hugo Blanco, bu köylü birlikleri aracılığıyla kitleleri sınıf bilincine ulaştırmayı amaçlıyordu. Troçkist düşünceye göre, bu köylü birlikleri toprak reformu mücadelesinde köylülerin örgütleriydi ve gelecekteki devrimci hükümetin temelini oluşturacaktı. Örgütlenme faaliyetlerinin gelişmesine paralel olarak toprak işgalleri gündeme getirildi. "Silahlı savunma" olarak tanımlanan bu anlayış, toprak işgallerine paralel olarak bölgenin kurtarılmasını hedefliyordu.
Örgütlenen köylü birliklerinin sayısı 148 olmasına karşın, Hugo Blanco'nun hareketi açık silahlı mücadeleye geçişle birlikte (Kasım 1962), çok kısa sürede yok edildi. 29 Mayıs 1963'de Hugo Blanco tutuklandı ve 8 yıl cezaevinde kaldı.
Hugo Blanco hareketinin yenilgisinden bir süre sonra Luis de la Puenta önderliğinde bir grup MIR (Devrimci Sol Hareket) adıyla örgütlenmeye başladı.
MIR, tüm Latin-Amerika ülkelerinde görülen küçük-burjuva sol unsurların örgütlenmesi olarak Peru'da da ortaya çıkmıştır. Devrimci- milliyetçilerin mevcut düzen içindeki legal örgütlenmelerinin giderek oligarşiler karşısında etkisizleşmesi ve devlet üzerindeki etkilerinin azalmasına paralel olarak ayrışmasının bir ürünü olan MIR örgütlenmesi, Peru'da APRA'nın (Amerikan Devrimci Halk Hareketi) içinden çıkmıştır. APRA'nın sol kanadının silahlı mücadeleye yönelmesi, Latin-Amerika genelindeki gelişmelerle zamandaş olmuştur.
1964 yılının başlarında de la Puente önderliğindeki MIR, kendi politik görüşlerini ve yönelimlerini "Dünya Devrimi Karşısındaki Tavrımız" başlıklı bir yazıyla açıkladılar.
Bu yazılarında, SSCB'nin revizyonist "barış içinde bir arada yaşama" politikası eleştirilmekte ve günümüzün baş çelişkisinin sömürge ve yarı-sömürge ülkeler ile emperyalizm arasında olduğu belirtilmektedir. Latin-Amerika'nın emperyalist sömürüden kurtuluşunun Küba Devrimiyle birlikte başladığını belirten MIR açıklaması, Latin-Amerika devriminin büyük olasılıkla kıtasal bir nitelikte gerçekleşeceğini savunuyordu. MIR'in stratejik görüşü, mücadelenin şiddete dayanan devrim yolunda sürdürülmesi gerektiğini ve devrimin kırlardan şehirlere doğru bir rota izleyeceği şeklindeydi.
1964 Temmuz ayında gerilla savaşını örgütlemek için gizli çalışmaya başlayan MIR, "halk savaşının, Ant dağlarından deniz kıyılarına, kırlardan şehirlere, kasabalardan başkante doğru ilerleyeceğini" öngördüğünü açıklayarak çizgilerini şöyle formüle ediyorlardı:
"1- Nesnel ve öznel koşullar tam anlamıyla olgun olmasa bile mevcuttur ve mücadele süreci içinde olgunlaşacaktır.
2- Sömürülen kitleler silahlı mücadeleyle iktidarın ele geçirilmesine yöneltilmelidir.
3- Strateji ve taktiklerin ilk aşaması gerilla savaşı olacaktır ve hareketli (manevra) savaşı ve mevzi savaş bundan sonra gerçekleşecektir.
4- Verili koşullarda bir köylü ülkesi olmamızdan ve coğrafı özelliklerimiz nedeyle silahlı isyan dağlarda ya da And dağlarının doğusunda başlatılmalıdır.
5- Ülkemizin yüzölçümü, çoğrafi bütünlük ve ulaşım ağı eksikliği, dil, ırk ve kültür çokluğu, mücadelenin başlatılmasında ve gelişiminde çeşitli gerilla merkezlerinin oluşturulmasını gerektirmektedir.
6- Gerilla eylemleri, partinin kurulması ve gelişmesine ,kitlelerin harekete geçirilmesine, onların bilinçlendirilmesine ve kırda ve şehirdeki mücadele içinde onların örgütlenmesine hizmet edecektir.
7- Ülkemiz, latifundistler (büyük toprak sahipleri), büyük burjuvazi ve emperyalistlerin birleşik egemenliği altında geri-bıraktırılmış bir ülkedir. Bu nedenle, sömürülen sınıfların, köylülerin, işçilerin ve küçük-burjuvazinin birliği gereklidir. Bu birlik, devrimci Marksist-Leninist parti tarafından temsil edilen işçi-köylü ittifakınca yönetilen bir birleşik cephe içinde gerçekleşecektir.
8- Peru devrimi, dünya devriminin ve kıta çapındaki mücadelenin bir parçasıdır. Kıta çapında birlikte faaliyet yürüten emperyalist ve oligarşik güçleri alt etmek için, her evrede ve her cephede bütünsel mücadele gereklidir." [*]
1965 ortalarında MIR, kendi belirlediği stratejisi doğrultusunda değişik bölgelerde gerilla savaşına başlamıştır. Gueillermo Lobaton ve Velando Galvez yönetimindeki Tupac Amaru gerilla grubu Satipo bölgesinde; Fernando Gasco yönetimindeki gerilla grubu Ayacucho bölgesinde; Tupayachi ve de la Puente yönetimindeki gerilla grubu da Mesa Pelada bölgesinde faaliyet gösteriyorlardı.
Haziran 1965'de eyleme geçen Tupac Amaru cephesi gerillaları, gerçekleştirilen sayısız çatışma ve eylemler sonrasında Ocak 1966'da yenildiler. Tupac Amaru cephesi komutanı Lobaton tutsak edildiğine ilişkin bilgilere rağmen "kayboldu".
Luis de la Puente yönetimindeki Pachacutec gerilla cephesi Eylül 1965'de Amerikan kontr-gerilla birlikleriyle Peru ordusunun birleşik operasyonuyla karşı karşıya geldi. Üç hafta süren çatışmalar sonucunda, bölgede bulunan üç gerilla kampı ele geçirildi. Ekim ayının sonlarına doğru de la Puente ve Tupayachi tutsak edildiler ve iki gün sonra askeri bir üste öldürüldüler.
Bu süreç içinde 1960'ların başlarından itibaren örgütlenme faaliyeti yürüten ve 1963 yılında gerilla eylemlerine başlayıp birkaç ay içinde önemli kayıplar veren ELN (Ulusal Kurtuluş Ordusu) yeniden örgütlenmişti. Hector Bejar yönetimindeki ELN, örgütlenme faaliyetlerini tam olarak tamamlamamış olmasına karşın MIR'ın başlattığı gerilla savaşı üzerine harekete geçti.
9 Eylül 1965'de ELN ile MIR birleşik mücadele için bir araya gelmişler ve bu birleşik mücadelenin programını oluşturmuşlardır.
"Peru devriminin silahlı mücadele süreci başlamış bulunmaktadır. Bu büyük bir tarihsel şanstır. Şimdi gerillaların başlattıkları süreç sonunda, Peru halkının ulusal ve toplumsal kurtuluşu gerçekleşecektir ve bu silahlı mücadeleyle olacaktır.
Koşullarımız devrimci örgütlerin birliğini gerektirmektedir. Bu birlik, eylemlerin gelişmesini ve pekişmesini sağlayacaktır. MIR ve ELN, ülkemizin kurtuluşu için yerine getirilmesi gereken görevleri birlikte gerçekleştirmek ve eşgüdüm sağlamak için Ulusal Eşgüdüm Komutanlığı oluşturmuşlardır.
Mücadelenin amacı, ulusal, anti-emperyalist, demokratik halk devrimini gerçekleştirmektir. İnsanın insan tarafından sömürülmesinin sona erdiren bir toplumsal sistemin inşası; ülkemizde, kıtamızda ve dünyada, bir ulus olmaya ulaşmak ve ulusal bağımsızlığımızı yeniden kazanmak temel hedefimizdir.
Bu hedeflere, işçi-köylü ittifakının yönetiminde, toprak ağalarına, tekelci burjuvaziye ve emperyalizme karşı olan tüm yurtseverlerin, orta sınıfın, ezilen kesimlerin, ilerici aydınların ve öğrencilerin desteğinde; yani İnkalar tarafından bizlere aktarılan onurlu bir geleneğe ve kendi ülkeleri için kendi yaşamlarını vermekte tereddüt etmeyen Manco İnka, Juan Santos, Tupac Amaru, Pumacahua gibi, Bağımsızlık Savaşının, Cumhuriyet için, halkın kurtuluşu için savaşın kahramanlar teğmen Vallejos, köylü Mayta ve şair Javier Heraud gibi insanlara sahip Peru halkının çoğunluğuyla ulaşılacaktır. Bu anlaşma, kendi amaçları ve istemleriyle mücadele eden diğer örgütleri dıştalamaz.
MIR ve ELN, mücadelenin ulusal kurtuluş için yürütülen bir mücadele olduğunun bilincinde olarak, devrim sürecinin tarihsel aygıtı olan ve iki örgütün kurucu üyeleri olacağı Peru Devriminin Birlişek Partisi'ni oluşturacaklardır.
Ya ülkemiz ya da ölüm!
Venceremos!"
Bu açıklamayla birlikte harekete geçen ELN, iki aylık bir gerilla faaliyetinden sonra yenilgiye uğratıldı.
Ekim 1968'de devrimci-milliyetci subaylar bir askeri darbeyle iktidarı ele geçirdiler. Ve ilk yaptıkları iş, Küba ve Çin'i resmen tanımak oldu ve bağlantısızlar blokuna katıldı. Petrol şirketi ulusallaştırıldı. Sovyetler Birliği ile askeri anlaşmalar imzalayan cunta, buradan kara kuvvetlerine ilişkin silahları satın aldı. Chase Manhattan Bank ile ITT şubeleri ulusallaştırıldı. Eğitim reformu başlatıldı ve toprak reformuna girişildi. Devrimci-milliyetçi askeri cuntanın bu sol uygulamaları köylülerin ve işçilerin örgütlenmesinin gelişmesini de getirdi.
Ancak Peru'daki sol cunta, sol örgütler arasında çeşitli yaklaşımlara neden oldu. Peru KP'si ile Hector Bejar, askeri cuntayı desteklediler. Hector Bejar ve KP, cuntayı daha radikal uygulamalara yöneltmek söylemiyle önemli reform uygulamalarında görev üstlendiler.
1974'e kadar askeri cuntanın reform uygulamaları ekonomide beklenilen gelişmeyi gösterememesi, kitlelerin yeniden hareketlenmesine neden oldu. Yeniden iktidara gelmeyi uman APRA bu kitle gösterilerini örgütledi. Sonuçta, 28 Ağustos 1975'e gelinde ve askeri cunta içinde darbe oldu. General Morales Bermudez başkanlığa getirildi.
Yeni askeri cunta ABD ile ilişkileri yeniden düzeltti ve IMF ile anlaşma imzaladı. "Sivil yönetime geçilmesi"ne ilişkin bir takvim hazırlayan yeni cunta 1978 yılında Kurucu Meclis seçimlerini gerçekleştirdi.
1978 Kurucu Meclis seçimlerinde değişik birlikler olarak katılan sol örgütler, oyların % 32'sini aldılar. Bunlar arasında en çok oyu sürgünden dönen Hugo Blanco aldı.
1980 başkanlık seçimlerini eski sağ politikacılardan ve 1968 darbesiyle indirilen Belunde Terry kazandı. Sol bu seçimlerde oyların yarısını kaybetti. (% 13.8) 1983 yerel yönetimler seçimlerinde sol oylar yeniden artış göstererek % 30'lara çıktı.
1985 başkanlık seçimlerinde sol aday % 36 oy alırken, APRA'nın yeni başkanı Alan Garcia oyların % 47.7'sini alarak başkanlığa seçildi. Ve sol örgütlerin on yıllık seçim faaliyetleri böylece sona erdi. Artık Peru'da gerilla hareketleri yeniden başlamış ve gelişme gösteriyordu.
1984 yılı MRTA'nın eylemlere başladığı tarihti. Aydınlık Yol, 1980'de eylemlere başlamışsa da, faaliyetlerinin yoğunlaştığı dönem yine aynı yıl oluyordu. Böylece legal sol hareketin başarısızlığı, aynı zamanda gerilla örgütlerinin gelişimiyle birlikte ortaya çıktı.
Bu tarihten itibaren, gerilla eylemleri ile soldaki çatışmalar ve mücadeleler yoğunluk kazanmaya başladı. MRTA'nın eylemlere başlamasıyla birlikte, seçimlerden umduğunu bulamayan Birleşik Sol içinde ayrışmalar ortaya çıkmaya başladı. MRTA bu kesimlerden önemli ölçüde yeni kadrolar ve sempatizanlar sağladı. Böylece başkent Lima'da MRTA'nın eylemleri sıklaşmaya başladı.
MRTA'nın gelişimi, aynı zamanda Aydınlık Yol'un yeni politikalar belirlemesini getirdi. MRTA'nın kentlerdeki silahlı eylemleri, bir yandan Birleşik Sol içinde geniş bir taraftar bulurken, diğer taraftan Aydınlık Yol'un Lima'daki kadroları arasında da taraftar bulmaya başlamıştı. Pekçok Aydınlık Yol kadrosu ve sempatizanı, MRTA'nın şehir gerilla faaliyetleri içinde yer almaya başlaması uzerine Aydınlık Yol yönetimi, bu faaliyetlerde yer alan kadro ve sempatizanların cezalandırılması kararı aldı.
1987 yılına gelindiğinde, Aydınlık Yol'un MRTA'ya yönelik tavrı silahlı çatışma boyutlarına ulaştı. Aydınlık Yol, bir yandan Lima'da MRTA'nın eylemlerine karşı eylemler düzenleyerek, çok daha fazla eylem yapabildiğini göstermeye yönelirken; diğer yandan kırsal alanlarda MRTA gerillalarına karşı silahlı saldırılara girişti. Bu silahlı saldırılarda yüze yakın MRTA gerillası yaşamını yitirdi.
1988 yılı Aydınlık Yol'un eylemlerini yoğunlaştırdığı ve Birleşik Sol ile ittifak yaptığı yıl oldu. Tüm bu süreçte MRTA, şehir ve kır gerillasını yürütürken, sürekli olarak Aydınlık Yol ile çatışma durumunda kaldı. Gerçekleştirdiği eylemler, legal yayınlarda çok az yer verilirken, Aydınlık Yol'un en küçük faaliyeti bile geniş olarak yayınlanıyordu.
Bu koşullar altında, "liderlik için mücadele"nin yeni bir örneği Peru'da yaşanmaya başladı.
Şubat 1989'da MRTA liderlerinden Rolando Huancayo'da tutsak edildi. Ancak bu durum MRTA'nın kendi yapılanışı içinde aşıldı. Yine de, Aydınlık Yol'un gerçekleştirdiği sansansyonel eylemler, Peru'da bu örgütün belirgin bir ağırlığa sahip olmasını getirmiştir. MRTA'nın bu gelişmeler karşısında nasıl bir değerlendirme yaptığını ve buna bağlı olarak nasıl bir politika belirlediğini tam olarak bilmiyoruz. Ancak kırsal alanda Aydınlık Yol ile olan çatışmaların kır gerilla faaliyetleri için önemli bir engel teşkil ettiği de görülmektedir. Öte yandan şehir gerilla eylemleri yaygın ve merkezi bombalama eylemleri olarak sürdürüldüğü, değişik dönemlerde kamuoyuna yansımıştır.
1993'de Aydınlık Yol lideri A. Guzman'ın ele geçirilmesiyle birlikte Aydınlık Yol'un önemli bir darbe yemesi ve bir süre sonra Guzman'ın Peru hükümeti ile ateş-kes anlaşması imzalaması, Peru'da yeni bir durgunluk döneminin başlamasını getirmiştir. 1994 yılında MRTA'nın Lima'da gerçekleştirdiği geniş çaplı bombalamalar bu durgunluk döneminin uzun sürmeyeceğini göstermişse de, Japon elçiliği baskınına kadar Peru'dan pek fazla haber gelmemiştir. Bu, Peru'da hiçbirşey olmadığı için değil, emperyalist ajansların kendileri için zararlı gördükleri haberleri sansür etmelerinden dolayıdır. İşte bu sansür, Japon elçiliği baskını ile kırılmış ve dünya Peru'daki gerilla savaşından bir kez daha haberdar olmuştur. Kendi deyişleriyle, "sessizlik bozulmuştur". Ancak bu kez sessizliğin bozuluşu, Latin-Amerika'nın uzun yıllar süren sessizliğinin bozuluşudur. MRTA'nın Japon elçilik binasına yönelik eylemi, uzun yıllar sonrasında Latin-Amerika gerilla örgütlerinin dünya çapında gündeme gelmesini getirmiştir. Emperyalist ajansların tüm çabalarına rağmen, dünyanın bu bölgesinde devrimci mücadele sürmekte olduğu açık biçimde görülmüştür.
Bugün için Latin-Amerika'daki devrimci mücadelelerin somutluğu nu ayrıntılı olarak bilmiyoruz. Ancak görülmüştür ki, Latin-Amerika yeni bir devrimci mücadele dalgasının yükselişine yönelmektedir. MRTA'nın Japon elçiliği konutuna yönelik eyleminin nasıl sonuçlanacağı, bu koşullar altında fazlaca önemli değildir. Onlar, neredeyse yirmi yıllık bir sessizliği bozmuşlardır. Bu, Jose Marti'nin deyişiyle, sadece bir akkor zamanını yaşadığımızı göstermektedir. Ve yakında, mutlaka ışık görülecektir.
Dipnotlar
* Luis de la Puente Uceda: The Peruvian Revolution: Consept and Perspectives, Kasım 1965