KURTULUŞ CEPHESİ - Mart-Nisan 1996
ANAYOL Yeni Bir MC'dir
"Bugün gündemin baş konusu, oligarşinin siyasal zoru ve bu zorun yaygın bir biçimde kitleler üzerinde uygulanması olmaktadır. Bu ise, bir yandan faşist milislerin 'resmi' bir örgütlenmesi durumunda olan özel timlerin, geçmiş dönemle kıyaslanmayacak ölçüde yasa-dışı hareket içine sokulması; diğer yandan büyük kentlerde polisin kitlelere yönelik saldırılarının yasal hiçbir denetime bağlı olmaksızın artması demektir. Böylece, 1980 öncesinde faşist milislerle yapılmak istenen kitle pasifikasyonu, doğrudan doğruya oligarşinin resmi zor güçleri aracılığıyla gerçekleştirilecektir. Çiller'in kuracağı her türlü hükümet (ki buna azınlık hükümeti de dahildir), günümüz koşullarında ve ilişkileri içinde oluşturulmuş yeni bir MC olacağı bu gelişmelerle görülmektedir. Bu sadece, hükümetin gayrı resmi ortağının MHP olmasından değil, aynı zamanda ve temel olarak yerine getireceği siyasal zor uygulamalarıyla yeni bir MC olacaktır. Zaten sorun, hükümetler sorunu değildir. Söz konusu olan, oligarşik devlet aygıtının kullanımıdır. Oligarşinin hükümet düzeyindeki siyasal temsilcileri, her durumda olgarşik devlet aygıtının uygulamalarının kitleler nezdindeki görünümleridir. Bu görünüm, hemen her zaman uygulamaya uygun kadroların göreve getirilmesini gerektirmiştir. T. Çiller'in başbakanlığı, oligarşinin her türlü yasa tanımaz zor uygulamaları için uygun bir görünüm verdiği açıktır. Sürekli işlenen 'ana' görüntülerinin temelinde bu yatmaktadır. Çiller'in oligarşinin siyasal zor uygulamasındaki tek işlevi de bu olmaktadır. D. Baykal'ın 'devleti kuşatan gizli güçler' sözünde ifadesini bulan, oligarşinin siyasal zor uygulama sını yaygınlaştırmasının hükümet dışı 'güçler'le ilgili olduğudur. Bu 'gizli güçler', bizzat oligarşik devlet aygıtının kendisidir.
Şüphesiz böyle bir siyasal zor uygulaması koşullarında, oligarşinin tercihi geniş bir tabana dayanan hükümet kurulması olmaktadır. ANAP-DYP koalisyonunun TÜSİAD tarafından gündeme getirilmesinin temelinde bu tercih yatmaktadır. Türkeş'in -geniş tabanlı bir hükümet kurulması'nı dile getirmesi ve hatta bu hükümette CHP olmazsa, DSP'nin yer alması gerektiğini ifade etmesi, aynı zamanda oligarşinin, bu kapsamda uygulayacağı siyasal zora karşı yükselecek kitlesel tepkiyi bu partiler aracılığıyla pasifize etmeyi düşündüğünü göstermektedir.
Diyebiliriz ki, bugün oligarşinin siyasal zoru, tüm toplumsal kesimleri içine alacak boyutta uygulanmak durumundadır. Bunun temel amacı, kitlelerin artan memnuniyetsizlik ve tepkilerini pasifize etmektir. Bu aynı zamanda, Kürt ulusal hareketine yönelik geniş kapsamlı bir imha harekâtının başlatılmasını içermektedir. Bu nedenle, gündemdeki tek madde, oligarşinin siyasal zorudur."
Kurtuluş Cephesi'nin Eylül-Ekim 1995 tarihli 27. sayısında mevcut siyasal gelişmeleri bu şekilde ortaya koymuştuk.
24 Aralık 1995 günü yapılan seçimler sonrasında başlayan yeni hükümet kurma girişimleri bir dizi görüşmeye sahne olmuştur. Öyle ki, Erbakan'ı bile umutlandıracak şekilde Refah-ANAP koalisyonu görüşmeleri başlatılmış ve belli süre sürdürülmüştür. Ancak son sözü yine oligarşi söylemiş ve kendi politikalarına uygun bir hükümet olarak ANAP-DYP koalisyon hükümetinin kurulmasını sağlamıştır.
Kamuoyuna ANAYOL olarak lanse edilen hükümet, Mart ayında dıştan Ecevit'in DSP' sinin desteğiyle güven oyu alarak, resmen kurulmuştur.
Mesut Yılmaz başbakanlığında kurulan hükümette eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın Adalet Bakanlığı'na getirilmesi; hükümet sözcülüğünü eski MHP'li Agah Oktay Güner'in üstlenmesi kurulan hükümetin yeni bir MC olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer vermemektedir. Aynı şekilde Ünal Erkan'ın hükümette Devlet Bakanı olarak görev alması, yeni hükümetin oligarşinin siyasal zorunu en geniş ölçüde uygulamaya yöneleceğinin en açık ifadesi durumundadır.
ANAYOL hükümetinin faşist, gerici nitelikleri kamuoyu tarafından açıkca bilinen isimlerle (Ayvaz Gökdemir gibi) oluşturulmuş olması, aynı zamanda oligarşinin bazı şeyleri gizlemek için "ok fazla "aba göstermeye de niyeti olmadığını ortaya koymaktadır. Ancak bunun getirebileceği bazı yanılgılardan da uzak durmak gerekir. Özellikle ANAYOL hükümetini oluşturan bakanların niteliklerinin açık biliniyor olması, yapılacak her türlü uygulamanın "zaten bunların yapacağı budur" türünden bir yaklaşımın egemen olmasını getirebilecektir. Özellikle Mehmet Ağar'ın Adalet Bakanlığına getirilmiş olması, cezaevlerine yönelik yeni ve kapsamlı bir saldırının başlangıcı olduğu açıkca ilan edilmektedir. Bu açık ilanların amacı, kitleleri olacak olaylara karşı önceden hazırlamaktır. Cezaevlerine yönelik saldırıların somutlaştığı koşullarda kitlelerin "duyarsızlaştırılmış" olması, oligarşi açısından önemi büyüktür. Bu nedenle, bugünden açık oynamaktan "ekinmemektedirler. Devrimciler, ilericiler, demokratlar, kamuoyunda yaratılan bu tür ön beklentiler karşısında uyanık olmaları ve her türlü siyasal zor girişiminin ve uygumasının "doğal" görülmesine karşı kitleleri uyarmaları gerekmektedir. Şüphesiz oligarşinin siyasal zoruna karşı yürütülecek devrimci mücadele, kitlesel ölçükteki bu tür pasifikasyon yöntemlerinin işlemez hale getirilmesi koşullarında "ok daha etkili olacaktır.
Hükümete ilişkin tüm bu gelişmeler içersinde gözden kaçırılmaması gereken en önemli yanlardan birisi de, oligarşinin devlete tam olarak egemen olduğudur. 24 Aralık seçimlerinden ANAYOL hükümetinin kurulmasına kadar geçen iki ay süresince devlet aygıtının, eski dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde "kendi başına" faaliyet yürütmüş olması bu durumun ifadesidir. Dışişleri Bakanlığından Ulaştırma Bakanlığına kadar tüm devlet aygıtının, herhangi bir bakanın varlığına gereksinme duymaksızın gelişen olaylar karşısında belli bir tutum takınabilmiş olması oligarşinin devlet üzerindeki kesin egemenliğinin ve kendi bürokratlarını bu aygıtın temel yerlerine yerleştirmiş olduğunu göstermektedir. ANAYOL içinde ortaya çıkan "Valiler Kararnamesi" bunalımı, aynı zamanda oligarşinin devlet aygıtı üzerindeki kesin egemenliğiyle ilintilidir. Bu nedenle, mevcut hükümetlerin devlet uygulamalarının "vitrini" olmaktan öte fazlaca bir işlevi olmayacağı açıktır. Devlet bürokrasisinin uygulamadaki önceliği, kaçınılmaz olarak her türlü siyasal olay içersinde bunların yerlerinin teşhirini de gerekli kılmaktadır.
Tüm bu yönleriyle ANAYOL hükümeti, oligarşinin siyasal zor uygulamasının hükümeti olarak kurulmuştur. Bu nedenle, her zaman olduğu gibi, gündemin baş konusu oligarşinin siyasal zoru ve bu zora karşı devrimci mücadelenin yükseltilmesidir.