Latin Amerika'da doğmuş yılmaz bir devrimci savaşçı ve gerçek bir enternasyonalist, Ernesto Che Guevara yoldaşın, Bolivya savaş alanında kahramanca ölümünden bu yana bir yıl geçmiş bulunuyor. Kore halkı, dünya yüzündeki bütün devrimci halklarla birlikte yoldaş Che Guevara'nın ölümünün birinci yıldönümünü, düşmana alev alev yanan bir nefret ve derin bir üzüntü ile anmaktadır.
Che Guevara, gençliğinin ilk dönemlerinden itibaren, anti-emperyalist, anti-Amerikan mücadele bayrağını taşıyan halklara, kurtuluş ve özgürlük getirecek kutsal savaş yolunu tutmuş ve tüm yaşamını ezilen halkların devrimci davasına adamıştır.
Dinsel ve siyasal orta-çağ düzenbazlıkları ile maskelenen sömürünün yerini; açık, ahlâk dışı, dolaysız ve acımasız sömürü düzeninin aldığı, insan onurunu bir değişim değerine dönüştüğü, modern burjuvazinin kanlı tarihinin sahneye çıkmasından bu yana geçen uzun zaman süresinde; eski, lanetlenmiş toplumun üst tabakasını devirmek özgür ve mutlu yeni toplumun doğuşunu hazırlamak, modası geçmiş, çürümüş ne varsa hepsini süpürüp atmak ve toplumun tüm yapısını devrimci biçimde yeniden kurmak için, dünya üzerindeki nice komünistler ve devrimci savaşçılar, devrimci fırtınanın ortasında kanlarını akıtmışlar, yaşamlarını feda etmişlerdir. Che Guevara, değerli hayatının bu kutsal mücadeleye adamış ve böylece, devrimci şehitler safında onurlu bir mertebeye yükselmiştir.
Che Guevara, dar milliyetçi duygulardan tamamen uzak, gerçek bir enternasyonalist ve mücadeleden bıkmayan yorulmaz bir devrimciydi. Tüm yaşamı boyunca, o, gerçek bir enternasyonalist ve şaşmaz bir devrimci savaşçıya mükemmel bir örnek teşkil etmiştir.
Che Guevara, yoldaş Fidel Castro'nun başlarında bulunduğu Kübalı devrimcilerle birlikte silahlı bir savaşa katılmış, böylece Amerikan emperyalizmini ve onun uşağı Batista rejimini ezmeye ve Küba Devriminin zafere
ulaşmasına büyük katkıda bulunmuştur. 1965 yılında, Che Guevara, devrimci cesaretle tutuşarak muzaffer Küba topraklarından ayrılmış ve mücadele alanını, kendisini çok çeşitli güçlükler ve çetin uğraşların beklediği, yeni mevzilere nakletmiştir. Latin-Amerika'nın her tarafını dolaşmış, halk kitlelerini Amerikan emperyalizmine ve onun kölelerine karşı silahlı savaş için örgütlemiş ve harekete geçirmiş, hayatının son anına kadar korkusuzca ön safta dövüşmüştür.
Che Guevara'nın devrimci uğraşları, Küba Devrimi'nin zaferini daha da pekiştirmeye ve bütünü ile Latin-Amerika devrimindeki gelişmenin hızlanmasına büyük katkıda bulunmuştur.
Küba Devrimi'nin başarısı, Latin-Amerika sosyalist devriminin ilk zaferidir ve Büyük Ekim Devrimi'nin Latin-Amerika'da bir devamıdır. Küba Devrimi'nin zafere uluşması ile, yalnızca, son zamanlara kadar Amerikan emperyalizmine miras kalan bir mülk gözü ile bakılan Latin-Amerika üzerinde, şimdi, sosyalizmin kızıl bayrağı dalgalanmakta ve sosyalist kamp Batı Yarımküresine sarkmış ve gücünü bir hayli artırmış bulunmaktadır. Bugün, Latin-Amerika devriminin ön safında dimdik yürüyen Küba Cumhuriyeti, savaşan Latin-Amerika halklarının umut ışığıdır ve savaşlarının yoluna zafer ışınları saçmaktadır. Küba Devrimi'nin zaferi, Batı Yarımküresinde Amerikan emperyalizminin sömürgecilik sistemini temelinden sarsmış ve bu bölgedeki bütün halkları, kutsal özgürlük ve bağımsızlık savaşı için ayaklandırarak tüm Latin-Amerika'yı bir devrimci fırtınaya sürüklemiştir. Gerçekten, Küba Devriminin zaferi, Latin-Amerika'daki Amerikan emperyalist sisteminin sömürge egemenliğinin parçalanmaya başlamasını, uzun bir süredir bu bölgedeki halkları ezen ve sömüren Amerikan emperyalizmi hakkındaki acı hükmü ve yokolmaya mahkum bulunuşunu ifade etmektedir.
Küba Devrimi zaferinin pekiştirilmesi, değil yalnız Küba halkının ölüm-kalımını, yücelme veya düşüşünü sonuca bağlayan bir önemli sorun; fakat, aynı zamanda, Latin-Amerika devriminin genel gelişmesinin de kaderini belirleyecek bir hayati sorundur.
Devrim, bir ülkede parlak başarılarla başlar, ama, uzun bir süre şiddetli sancılar geçirir. Proletaryanın iktidarı ele geçirdiği, uluslararası kapitalizmle kuşatılmış ülkeler, kapitalizmden sosyalizme devrimci geçişin bütün tarihsel sürecinde, emperyalizmin saldırısı ve kapitalizmin eski yerini alması tehlikelerinden uzak değildir. Devrilmiş sömürücü sınıflar, daima, kaybettikleri durumlarını tekrar elde etmeye teşebbüs ederler ve yabancı emperyalistler, aralıksız olarak, silahlı istilalara, siyasal ve ideolojik bozgunculuk amacıyla entrika ve hilelere başvururlar.
Amerikan emperyalistleri ve Latin-Amerikalı gericiler, Küba Cumhuriyetinin gerçek varlığından fazlasıyla nefret etmekte ve korkmakta, inatla ve fesatla onu boğmak için dolaplar çevirmektedirler. Onlar, Küba Devrimi'nden kurtulmak, Batı yarımküresindeki komünizm umacısının hayalini kovmak ve Latin-Amerikayı bir bozkır alevi gibi saran halkların kurtuluş mücadelesini durdurmak için çaba göstermektedirler. Silahlı kuvvetlerini doğrudan doğruya harekete geçirerek Küba'yı boğmayı tasarlayan Amerikan emperyalistleri, ambargo politikası ile cendereye almak, siyasal ve ekonomik baskı uygulamak amacıyla Latin-Amerikalı gerici diktatörlük rejimlerini kendi egemenlikleri ve itaatleri altına almanın yollarını aramaktadırlar.
Devrimin nihai zaferine erişmek için, uluslararası sermayenin kuşattığı yerlerde iktidarı ele geçiren halklar, içteki kuvvetlerini her şekilde güçlendirirken, dünya sosyalist devriminin diğer müfrezelerinden sağlam destek görmek ve tüm ülkelerdeki emekçi sınıflardan ve bütün dünyanın ezilen halklarından yardım almak zorundadırlar. Diğer bir deyimle, dünya ülkelerinin çoğunluğunda, hiç olmazsa birçok birbirine komşu ülkede, emperyalist kuşatmayı sosyalist kuşatmaya dönüştürmek amacıyla, devrimler birbiri arkasına yapılmalı, proletaryanın diktatörlüğünü evrensel bir sistem haline getirmenin yolunu açmak için sosyalist bir ülkeyi kuşatan emperyalizm engelleri kırılmalı ve dünyanın ezilen halkları ile uluslararası emekçi sınıflar arasında güçlü militan dayanışma bağları kurmak için bir ülkenin sosyalist kalesinin kuşatma içinde bırakılmasına son verilmelidir. Ancak bu yolla, emperyalistlerin silahlı müdahalelerine ve kapitalizmin eski haline getirilmesi girişimlerine tamamiyle engel olunabilir ve sosyalizmin kesin zaferinin kesin güvence altına alındığından bahsolunabilir.
Sermayenin güçleri uluslararası olduğu için, halkların kurtuluşu da uluslararası bir harekettir. Ayrı ayrı ülkelerdeki devrimci hareketler ulusal hareketlerdir, ama, aynı zamanda, dünya devriminin de parçasıdırlar. Bütün ülkelerdeki halkların mücadeleleri birbirlerini tamamlayıcı ve destekleyici bir ilişki içinde olup hepsi dünya devrim çağlayanında birleşirler. Başarıya ulaşan devrim, devrimleri henüz başarıya ulaşmamış ülkelere, tecrübeleri ve örnekleriyle yardım etmeli ve dünya halklarının kurtuluş mücadelelerine siyasal, ekonomik ve askeri güçleriyle destek sağlamalıdır; bu arada, devrimlerini kazanmamış ülkeler, emperyalistlerin boğma politikalarına karşı diğer ülkelerin başarılı devrimlerini savunmak ve kendi öz devrimlerindeki zaferi çabuklaştırmak üzere daha etkin mücadele etmelidirler. Bu, dünya devrimci hareketinin gelişme yasasıdır ve halkların kurtuluş mücadeleleri sürecinde, esasen yerleşmiş bulunan mükemmel bir gelenektir.
Küba Devrimi, dünya devriminin organik bir parçasıdır ve özellikle Latin-Amerika devrim zincirinin belirleyici bir halkasını oluşturmaktadır. Küba Devrimi'nin korunması, pekiştirilmesi ve başarılarının devam ettirilmesi, yalnız Küba halkının ödevi değil, fakat, aynı zamanda, Latin-Amerika'nın tüm ezilen halklarının ve dünyanın bütün devrimci halklarının uluslararası bir yükümlülüğüdür. Dünya kapitalist sisteminde ilk gediği açan Rusya'daki Ekim Devrimi'nin getirdiklerini korumanın, dünya devriminin gelişme kaderini belirleyen önemli bir sorun olması gibi, Latin-Amerika' da Amerikan emperyalizminin sö-mürgecilik sistemine ilk gediği açan Küba Devrimi'nin kazançlarının korunması da Latin-Amerika devriminin kaderini belirleyecek önemde bir sorundur.
Küba devriminin korunmasında; Küba'nın komşusu olan Latin-Amerika ülkelerinde devrimci hareketin ilerlemesi büyük önem taşır. Devrimin parlak alevlerinin, Amerikan emperyalistlerinin ayak bastığı birçok Latin-Amerika ülkesinde parlaması oranında, Amerikan emperyalizminin gücü dağılır, yıkılır ve Amerikan emperyalistlerinin ve uşaklarının Küba'yı yoğun kuvvetlerle boğma girişimleri, kaçınılmaz şekilde bozulur. Ayrıca, devrim, öteki bazı Latin-Amerika ülkelerinde başarıya ulaşırsa, Küba, dört bir tarafından maruz bulunduğu emperyalist kuşatma halkasından kurtulur, Küba ve latin-Amerika devrimleri için elverişli bir dönem başlar ve dünya devrimi daha da hız kazanır.
Devrimin yapılması için, onun subjektif ve objektif koşullarının oluşturulması gerekir. Her ülkede, devrim, objektif devrimci durumunun yaratıldığı belli gerçeklere uyacak şekilde yürütülmelidir. Ancak, bu, devrimin, hiçbir zaman, kendiliğinden geliştiği ve olgunlaştığı anlamına gelmez. Devrim, yalnız, devrimcilerin aktif ve çetin uğraşları ile ilerleyebilir ve olgunluğa eriştirilebilir. Devrimin zorluğu nedeniyle, yalnızca, elverişli bir durumun ortaya çıkmasını bekleyip aktif mücadele ihmal edilirse, devrimci güçler gelişemez. Devrimci güçler, mücadele olmaksızın kendiliğinden hazırlanamaz, onlar ancak çetin bir mücadele ile büyür ve güçlenebilir. Hazırlıklar; devrimci güçlerin düşmanın baskısına karşı savunulması ve aynı zamanda, gerçek bir savaş içinde devamlı olarak artırılması ve geliştirilmesi suretiyle, devrimin karar saatine göre yapılmazsa, devrimin objektif durumu oluşmuş bulunsa dahi, başarıya ulaşması olanaksızdır. Zararlardan kurtulmak bahanesiyle devrimden kaçmak, halkı ömür boyunca sermayenin köleliğinde kalmaya, gaddarca sömürü ve baskıya, dayanılmaz eziyete ve aşağılanmaya, çok büyük acılar ve fedakârlıklara katlanmaya zorlamakla aynı şeydir. Genellikle, devrimin dönüm noktasında hissedilen şiddetli sancılara, daima, eski toplum ülserlerinin neden olduğu kronik ağrılardan daha kolay dayanılır. Sosyal devrim, gün ışığında geniş ve düz bir yolda yürümesi kadar kolay başarılamaz, ve, ne de rüzgar önünde seyreden bir gemi gibi rahat ilerlemez. Devrimin yolunda dikenli çalılar, çukurlar ve dönemeçler, geçici aksilikler ve kısmi kayıplar olabilir. Güçlükler karşısında çekingenlik ve devrimde fedâkarlıklardan kaçınma bir devrimciye yaraşan bir davranış değildir.
Her ülkedeki devrimcilerin ödevi; iç ve dış durumun doğru bir değerlendirmesine, dost ve düşman kuvvetler dengesinin iyi bir hesabına dayanarak, bilimsel biçimde yürütülecek dikkatli bir mücadele yolu saptamak, nüveyi kurarak devrimci güçleri toplamak ve geliştirmek, halk kitlelerini devrimin çetin tecrübelerinden geçirerek uyandırmak, normal zamanlarda gereksiz fedakârlıklardan kaçınarak ve gizli engellerin etrafından dolaşarak aktif bir mücadeleyi yoğunlaştırmak ve büyük devrim olgusuna ulaşmak için tüm hazırlıkları yapmaktır. Ve, bir kere, devrim durumu yaratıldığı zaman, gecikmeden gerici rejimi da ğıtmak için, bütün kozlarını kullanarak ayaklanma fırsatını kaçırmamalıdırlar.
Devrimci mücadelenin şekli ve yöntemi de, keza, kişilerin iradeleriyle değil, bilâkis, yaratılan bütün objektif ve subjektif durumun ve gerici egemen sınıfların direncinin hesaba alınması ile kararlaştırılır. Devrimciler, her çeşit mücadeleye hazırlıklı bulunmalı; yasal ve yasal olmayan, şiddetli ve şiddetli olmayan, siyasal ve ekonomik her türlü mücadele şekli ve yöntemini uygun biçimde birleştirerek, devrimci hareketi etkinlikle ileriye götürmelidirler.
Karşı-devrimin zor kullanması, bütün sömürücü sınıfların zorunlu bir egemenlik aracıdır. İnsan evrimi, bir egemen sınıfın, boyun eğerek egemenliğini bıraktığını veya bir gerici sınıfın, karşı-devrimci zor kullanmaya girişmeden iktidardan kolaylıkla vazgeçtiğini gösteren bir olaya tanık olmamıştır. Özellikle, emperyalistler, sonlarına yaklaştıkça, egemenliklerini korumak için daha umutsuzca şiddet vasıtalarına sarılırlar. Emperyalistler, kendi ülkelerinin halklarını baskı altında tutarken, diğer ülkelere karşı saldırı ve soygunu sürdürmek için, bütün ezilen ulusların devrimci ilerlemesini, askeri kuvvetleri ile kanlı olarak durdururlar.
Bu koşullar altında, ezilen halkların kurtuluş mücadeleleri, yabancı emperyalistleri ezmek ve onlara çok yakından bağlı olan, içteki sömürücü sınıfların gerici diktatörlük mekanizmasını devirmek için, devrimci zor kullanılmadıkça, başarıya ulaşamaz. Şiddete şiddetle karşı koymak ve karşı-devrimci silahlı kuvvetleri, devrimci silahlı kuvvetlerle ezmek zorunludur...
Che Guevara'nın, proletarya enternasyonalizmi ve anti-emperyalist, anti-Amerikan mücadele bayrağı altında, Latin-Amerikan devrimcileri ile birlikte, Küba Devrimi'ni savunmak ve bu bölgedeki ezilen halkların kurtuluş gününü çabuklaştırmak için, fedakârlığı gözönüne alarak silah elde, Latin-Amerika'nın çeşitli ülkelerindeki aktif ve kahramanca devrimci mücadeleyi yaymış olması, tamamiyle savunulacak ve hayranlıkla savunulacak bir durumdur. Bütün dünyanın devrimci halkları, Latin-Amerika devrimcileri ile birlikte, kahramanca silahlı savaşa katılan Che Guevara'nın yiğit dayanışma sempatilerini ifade ederler. Che Guevara'nın parlak örneği, yalnız Latin-Amerika halkı için, onların devrimci müca-delelerinde değil, ayrıca, Asya ve Afrika halkları için de, kurtuluş savaşlarında bir fazilet örneğidir ve onlara kahramanlık aşılamaktadır.
Che Guevara, artık, aramızda bulunmamaktadır. Fakat, kanını hiç de boşuna akıtmamıştır. Adı ve gösterdiği unutulmaz devrimci kahramanlıkları, insanoğlunun kurtuluş tarihine malolacak ve yüksek devrimci ruhu ölümsüzleşecektir. Asya, Afrika ve Latin-Amerika'daki devrimci mücadelelerin kesin savaş sahnelerinde, binlerce, onbinlerce Che Guevara ortaya çıkacak ve yarım bıraktığı devrimci dava; Latin-Amerika devrimcilerinin ve bütün dünyadaki devrimci halkların mücadeleleri ile mutlaka başarıya ulaşacaktır...
KİM İL SUNG