"Deha, geçiciye kapılmamak olduğuna göre, 'dahi' gazeteci olamaz. Çünkü gazeteci geçici'yi, günceli yaşayan kimsedir; günlük olanı abartma eğilimi taşıyan kalemdir. Aslında telefon ve daktilo bile denebilir. Bir adım daha atılabilir; gazeteciden yazar bile olamayacağı haklı olarak söylenebilir. Yazarlık, gazetecilik bırakıldıktan sonra başlar. Balzac, gazeteciliği bırakmakla ne kadar iyi etti, yazar oldu. Balzac, belki de dehasının ilk işaretlerini bu kararıyla verdi. ...Türkiye'de her gün yazan fıkra yazarı geleneği bir yoksulluğun işaretidir. Yazanlar açısından büyükçe bir dramdır; hep geçici'yi kalıcı yapmaya çalışmanın trajik örneklerini vermek durumunda kalıyorlar. Türkiye açısından ise tam bir trajediyi sergiliyorlar: Düşün alanını tutuyorlar. Gresham'ın kötü paranın iyi parayı kovma yasası türünden bir etkileme ile Türkiye'nin teorik sığlığına katkıda bulunuyorlar. Bu sonucu formüle edebilirim: Türkiye'de fıkra yazarlığı geleneği, deha ve teori yoksulluğunun kanıtıdır." (Yalçın Küçük: Aydın Üzerine Tezler-3 1830-1980, s: 18-19, Tekin Yay. Ekim 1987) (abç) |