KURTULUŞ CEPHESİ - Eylül-Ekim 1993
Ekim Devrimi
ve Ulusal Sorun
"Rusya'da karşı-devrim dönemi yalnızca 'yıldırım ve gökgürültüsü'nü değil, ama hareket karşısında düş kırıklığını, ortak güçlere inançsızlığı da getirdi. Önceleri 'parlak bir geleceğe' inanılmıştı, ve insanlar, milliyetlerinden bağımsız olarak, birlikte savaşıyorlardı: Herşeyden önce ortak sorunlar! Daha sonra içe bir kuşku girdi ve insanlar, herkes kendi ulusal yuvasına dönmek üzere, birbirlerinden ayrılmaya başladılar: Kimse kendinden başka kimseye güvenmesin! Herşeyden önce 'ulusal sorun'!...
Ve yukarıdan gelen kavgacı milliyetçilik dalgası, kendi 'özgürlük aşkı' adına çevreden öcünü alan 'iktidar sahipleri'nden gelen tüm bir baskılar dizisi, aşağıdan yükselen, ve bazen kaba bir şovenizme dönüşen bir milliyetçilik karşı-dalgasına yol açtı...
İşçi yığınlarını sürükleme tehlikesi gösteren milliyetçilik dalgası, durmadan güçlenerek, yükseliyordu. Ve kurtuluş hareketi ne kadar güçten düşüyorduysa, milliyetçilik çiçekleri de öylesine açıyorlardı.
Bu güç zamanda, sosyal-demokrasiye (Marksizme-KC) büyük bir görev düşüyordu: milliyetçiliğe saldırmak, yığınları genel 'salgın'dan korumak. Çünkü bunu, milliyetçiliğin karşısına enternasyonalizmin denenmiş silahını, sınıflar mücadelesinin birlik ve bölünmezliğini çıkartarak, sosyal-demokrasi (Marksizm-KC), ve yalnızca sosyal-demokrasi (Marksizm-KC) yapabilirdi. Ve milliyetçilik dalgası ne kadar yükselirse, sosyal-demokrasinin (Marksizmin-KC) sesi de, Rusya'nın tüm milliyetleri proleterlerinin kardeşliği ve birliği yararına, o kadar yüksek olmalıydı. Bu durumda, milliyetçi hareketle doğrudan doğruya çatışan çevre-bölge sosyal-demokratları (Marksistleri-KC), özel bir sarsılmazlık örneği göstermeliydiler.
Oysa, bütün sosyal-demokratlar (Marksistler-KC), ve herşeyden önce de çevre-bölge sosyal-demokratları (Marksistleri-KC), bu görev düzeyinde görünmediler."[1*] (STALİN) (abç)
1917 Ekim Devrimi'nin üzerinden 76 yıl geçti ve Ekim Devrimi, yüzyılımıza damgasını vuran olay olarak tarihteki yerini aldı. Bugün, SSCB'nin dağıtılmışlığı koşullarında, Ekim Devrimi büyük törenlerle kutlanmıyor, ama dünyanın ilk sosyalist devrimi olarak, 70 yıl emperyalist-kapitalizmin kuşatması altında yaşayabilen ilk proleter iktidarı olarak, insanlığın geleceğine ışık tutmaya devam ediyor.
Ekim Devrimi üzerine çok şeyler söylendi, kitaplıklar dolusu incelemeler, araştırmalar yapıldı. Ve her zaman Ekim Devrimi, insanlık tarihinde ortaya çıkardığı ilklerle ifade edildi. İşte bu ilklerden birisi de, "uluslar hapishanesi" olan çarlığın yerine, ulusların birlikteliğini, birlikte yaşayabileceklerini, birleşik bir iktidar ortaya çıkarabileceklerini göstermesi olmuştur.
1905 Rus Devrimi'nin yenilgisi üzerine ortaya çıkan durumu, yukarda aktardığımız sözleriyle tanımlayan Stalin, aynı zamanda, Ekim Devrimi'nin, bu gelişmelere rağmen nasıl zorlukları yenerek gerçekleştiğini de göstermiş olmaktadır.
Daha 1905'lerde, birleşik ve ortak bir mücadeleyle, sadece çarlığın değil, aynı zamanda kapitalizmin de yıkılmasını savunan Marksistlerin, "uluslar hapishanesi"nde milliyetçilik rüzgarlarıyla yüz yüzeyken, 1917'de bunları aşabilmiş olmaları tarihsel bir olgudur. Bütün bu yıllar boyunca, Lenin ve Bolşevikler, her koşulda, proletaryanın sınıf çıkarlarını en ön planda tutabilmişlerse, bu, aynı zamanda, bir dizi büyük zorluklara, suçlamalara karşı durabilme kararlılıkları sayesinde olmuştur.
Daha 1900'lerin başında RSDİP saflarında proletaryanın ve partinin ulusal esasa göre örgütlenmesini savunanların varlığı anımsanacak olursa, sorunun kapsamı daha kolay anlaşılabilir.
Yahudi işçilerinin örgütü olma iddiasıyla ortaya çıkan Bundcuların, 1903'deki RSDİP II. Kongresi'nde (ki Bolşevik-Menşevik ayrışmasının ortaya çıktığı Kongre'dir) Parti'nin ulusal temelde ayrışmasına zemin teşkil edecek olan tüzük önerileri, belki de ilk önemli milliyetçilik girişimiydi. Bundculara karşı Lenin şöyle yazmaktadır:
"Milliyetçili görüşünü benimseyen kişi, doğal olarak, kendi milliyetçiliğinin çevresine, kendi ulusal işçi sınıfı hareketinin çevresine bir Çin Seddi dikmek isteyecektir; bunun her kentte, her küçük kasabada, her köyde ayrı bir Çin Seddi demek anlamına geldiğine aldırmaz; bölme ve parçalara ayırma taktiği ile, bütün ulusların, bütün soyların, bütün dillerin proletaryasının birliğini amaçlayan büyük çağrıyı sıfıra indirmekte olması umurunda değildir."[2*] (abç)
Görüleceği gibi, Lenin, proletarya partisi düzeyinden başlamak üzere, proletaryanın ulusal esasa göre ayrıştırılmasına karşı çıkmış ve milliyetçiliğin her çeşidine karşı mücadele etmiştir.
"Rusya'da, ulusal, özerk ve bağımsız bir devlet kurma, şimdiye değin, tek bir ulusun, Büyük-Rus ulusunun ayrıcalığı olarak kalmıştır. Biz Büyük-Rus proleterleri, hiç bir ayrıcalığı savunmayız ve bu ayrıcalığı da savunmuyoruz. Mücadelemizde belirli bir devleti kendimize temel olarak alıyoruz; o belirli devlet içindeki bütün ülkelerden işçileri birleştiriyoruz; biz hiç bir özel ulusal gelişme yolunu savunamayız, biz bütün olanaklı yollardan sınıf hedefimize doğru yürüyoruz.
Ama biz, her türlü milliyetçiliğe karşı savaşmazsak, çeşitli ulusların eşitliği uğruna mücadele vermezsek, o hedefe doğru yol alamayız."[3*]
Lenin ve Bolşeviklerin önündeki engeller, sadece proletaryanın ulusal esaslara göre bölünmüşlüğünü değil, aynı zamanda, Marksizm adına proletaryayı ulusal esaslara göre ayrıştırma çabaları da olmuştur. II. Enternasyonal'in emperyalistler arası yeniden paylaşım savaşında kendi ulusal burjuvazilerini destekleme tutumlarıyla somutlaşan milliyetçilik rüzgarlarına kapılması ve böylece iflas etmesi, kaçınılmaz olarak Rusya'daki Marksist hareketi de etkilemiştir. 1905 Devrimi'nin yenilgisinden sonra ortaya çıkan ulusal ayrışma ve milliyetçilik rüzgarları, 1914'den sonra enternasyonalizmin, II. Enternasyonal'in iflasıyla birlikte yeni bir sorun oluşturmuştur.
Stalin'in deyişiyle, "enternasyonalizmin denenmiş silahı" bu koşullar altında etkisizleşme eğilimi içine girmiştir. šç yıldır devam eden emperyalist yeniden paylaşım savaşı, bu ortamda yeni bir durum ortaya çıkarmıştır. Özellikle çarlık Rusya'sının, değişik ulustan askerlerin savaştığı bir orduya dayanması, kaçınılmaz olarak, cephede askerler arasında bir dostluk, kardeşlik ortamı oluşturmuştur. Kapitalizmin kırlardan kopararak sanayi merkezlerine göçe zorladığı değişik ulustan insanların sanayi merkezlerindeki kötü çalışma ve yaşam koşullarında kazandıkları ortak hareket etme alışkanlıkları, savaşın yarattığı bu ilişkilerle birleşerek, ulusal kökene göre ayrışma eğilimlerini proletaryanın saflarında önemli ölçüde etkisizleştirmiştir.
Bu gelişme, Şubat 1917'den sonra Sovyetlerin kurulmasıyla birlikte, birleşik mücadelenin koşullarını olgunlaştırmıştır.
"Belirli bir devlet içinde, tarihinin geçirdiği bütün değişmeler boyunca, burjuvazinin birey olarak devletlerin sınırlarında meydana getirdiği değişiklikler ne olursa olsun, bütün ulusların proleterlerinin sınıf mücadelesinde en sıkı ve bölünmez bir ittifakı gerçekleştirmek için mücadele"[4*] bu ortamda Ekim Devrimi'nden sonra SSCB'nin kurulmasının koşullarını oluşturmuştur.
Sovyet Devrimi'nin karşı karşıya bulunduğu sorunlar, ilk planda Sovyet iktidarının sağlamlaştırılması temelinde ele alınmıştır. 1918'den itibaren süren iç savaş koşullarında, bütün faaliyetler savaşın kazanılmasına yöneltilmiştir. İç savaş süresince, en önemli sorunlardan birisinin de milliyetçilik ve dinsel akımlar olduğu da görülmüştür.
Bu temelde III. Enternasyonal II. Dünya Kongresi'nde Lenin'in şu önerilerini karar altına almıştır:
"Feodal yada ataerkil ve ataerkil-köylü ilişkilerinin egemen olduğu daha geri devletlerle uluslara gelince, şu noktaların gözönünde tutulması önemlidir:
Birincisi, bütün komünist partileri, bu ülkelerdeki burjuva-demokrat kurtuluş hareketlerine yardım etmelidirler; en etkin biçimde yardım etme görevi, herkesten önce, geri ulusun, sömürge olarak yada mali açıdan bağımlı bulunduğu ülkenin işçilerine düşer.
İkincisi, geri ülkelerde din adamları, etkin öteki gerici unsurlar ve ortaçağ unsurlarıyla savaşım gereğidir.
Üçüncüsü, Avrupa ve Amerika emperyalizmine karşı kurtuluş hareketini, hanların, toprak sahiplerinin, mollaların vb. gücünü artırma çabasıyla birleştirmeye çalışan panislamcılıkla savaş gereğidir.
Dördüncüsü, geri ülkelerde, toprak sahiplerine, büyük toprak mülkiyetine ve feodalizmin bütün kalıntı ve belirtilerine karşı köylü hareketine özel bir destek gösterme ve köylü hareketine devrimci bir nitelik kazandırma gereğidir. Kapitalist öncesi ilişkilerin egemen olduğu ülkelerde emekçi halkın sovyetini' vb. kurarak, sovyet sisteminin temel ilkelerini uygulamak için her çabayı göstermek özellikle önemlidir.
Beşincisi, geri ülkelerde burjuva demokratik kurtuluş eğilimlerine komünist bir görünüş verme çabalarına karşı kesinlikle savaş gereğidir. Komünist Enternasyonal, sömürgelerle geri ülkelerdeki ulusal burjuva demokratik hareketleri bir koşulla desteklemelidir.
O koşul şudur; bu ülkelerde komünistliği yalnızca sözde kalmayacak olan gelecekteki proleter partilerin öğeleri birlikte ortaya çıkarılacak ve kendi özel amaçlarını, yani kendi ulusları içindeki burjuva-demokratik hareketlerle savaşım amaçlarını anlayacak biçimde yetiştirilmiş olacaktır. Komünist Enternasyonal, sömürge ve geri ülkelerdeki burjuva demokrasisiyle geçici bir ittifaka girmeli, ancak onlarla kaynaşmamalı, henüz ilk adımlarını atıyor olsa bile proleter hareketin bağımsızlığını kesinlikle yeğ tutmalıdır.
Altıncısı, siyasal yönden bağımsız devletler görünümü altında, iktisadi, mali ve askeri yönden tamamen kendilerine bağlı devletler kuran emperyalist devletlerin sistematik olarak kullandıkları bu aldatmaca, bütün ülkelerin, özellikle geri ülkelerin geniş emekçi yığınları arasında sürekli olarak anlatılmalı, bu aldatmacanın ipliği pazara dökülmelidir. Bugünkü uluslararası koşullar altında, bağımlı ve zayıf ülkeler için, sovyet cumhuriyetleriyle birlikten başka kurtuluş yoktur."[5*] (abç)
III. Enternasyonal, Sovyet deneyimi ışığında, ulusal sorunların, giderek emperyalizmden kurtulma, emperyalist sömürü ve boyunduruktan kurtulma sorunu ile birleştiğini tesbit ederken, tüm tarihsel zemin esas alınmıştır. Bunların II. ve III. bunalım döneminde sömürge, yarı-sömürge ve geri- bıraktırılmış ülkeler devrimi açısından taşıdığı önem açık biçimde görülmüştür.
SSCB'nin dağıtılmışlığı koşullarında, gerek Balkanlarda, gerek Kafkaslar ve Orta-Asya'da ortaya çıkan yeni milliyetçilik dalgası, Marksizm-Leninizmin belirlemelerinin ne denli yerinde ve doğru olduğunu bir kez daha tanıtlamıştır. Bugün, eğer, yerel milliyetçilik dalgası yükseliyorsa, artık insanların "parlak bir geleceğe" birleşik olarak ulaşılmayacağına inanmaları yada inandırılmalarıdır. Ülkemizde bile, artık "proleter enternasyonalizminin, ezilen ulusları aldatmanın bir aracı" olarak "sol"da ve "sol adına" açıkça ifade edilebiliyorsa, Lenin'in şu sözlerini bir kez daha anımsamakta yarar vardır:
"Birlik gereğini ne kadar çok kavrarsak, tam birlik olmadıkça otokrasiye karşı uyuşumlu bir saldırıya girişmenin olanaksızlığına ne kadar daha fazla inanırsak, bizim siyasal sistemimizde merkezi bir mücadele örgütüne gerek olduğu o kadar daha çok ortaya çıkacak ve bizler 'basit', ama aldatıcı ve temelde alabildiğine yanlış olan çözümlerle tatmin olmaya o kadar az eğilim göstereceğiz. Birbirimizi yabansılamanın verdiği zararlar kavranmadıkça, proletarya partisi kampında bu yabansılamaya, her ne pahasına olursa olsun, kesinlikle son verme isteğini taşımadıkça, 'federasyon' için incir yaprağına hiç de gerek yoktur; ilgili 'taraflar'dan birinin çözmeyi gerçekten arzulamadığı bir sorunu çözmeye çabalamanın hiçbir yararı yoktur. Durum bu olduğuna göre, otokrasi tarafından ezilen bütün ulusların proletaryalarının otokrasiye ve giderek daha fazla birlik haline gelmekte olan uluslararası burjuvaziye karşı verdikleri mücadelede, başarı için merkeziyetçiliğin temel zorunluluk olduğunu, bırakalım, deneyimlerden ve asıl hareketten çıkarılacak dersler kanıtlasın."[6*] (Lenin)
Dipnotlar
[1*] Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, s. 7-10.
[2*] Lenin, Iskra, No: 46, 1903.
[3*] Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, s. 78, Sol yay., 7. Baskı.
[4*] Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, s. 104.
[5*] Lenin, Ulusal Sorun ve Ulusal Kurtuluş Savaşları, s. 391-92.
[6*] Lenin, Iskra, No: 44, 15 Temmuz 1903.