Özgün biçimiyle:
Acrobat Reader formatında:
Kurtuluş Cephesi, 12. Sayı
Uzan
İmparatorluğu
Hilenin, dolandırıcılığın ve şantajın son imparatoru Kemal Uzan, Milliyet gazetesi'nin de belirttiği gibi "sessiz"liğin içinde yolunu bulmaktadır. Onun "sessizliği" sadece yaptığı yasadışı işlerden kaynaklanmaz; o, aynı zamanda ülkemizdeki her türden gerici ve karşı-devrimci yayınların perde arkasındaki kişidir.
Hikayesinin ayrıntıları kendisinde gizliyse de, ilk faaliyetinin müteahhitlikle başladığı bilinmektedir. Ülkemizde müteahhitlerin gerçek kazançlarının devlet ihalelerinden çaldıkları inşaat malzemelerinden geldiği gibi, Uzan'larında ilk kazançları buradan gelmiştir. Ama Kemal Uzan kazancını "en kârlı" alan olan basında değerlendirmeye karar vermesi, gelecekteki niyetlerinin açık belirtisiydi.
Basına yaptığı ilk yatırım Yeni İstanbul Gazetesi'ni satın almak şeklinde oldu. Gerici, ama aynı oranda devletçi yayınlara "özel" ilgisi olan Kemal Uzan 1980 sonrasında ise, Şevket Rado'nun Hayat ve Ses dergilerini satın aldı. Ama bunların yanında Basıntaş, Basın Sanayi Lmd., Doğan Kardeş Matbaacılık gibi şirketlerini de saymamak olmaz.
Şüphesiz tek başına "gazete-dergi" satın almak çdemokratik" bir ülkede fazla şaşırtıcı değildir! Üstelik kişi bu yayınlar aracılığıyla istediği kişiler hakkında yayınlar yapabileceği için "kamuoyunun demokratik oluşumuna" da katkıda bulunacaktır!
Ama Kemal Uzan'ı ne demokrasi, ne de kamuoyu ilgilendirir. Onun tek istediği kendisinin müteahhitlik faaliyetlerinde engeller çıkaran ya da çıkaracağını varsaydığı kişileri bu yayın organlarının "diline düşürme" tehditi ile etkisizleştirmektir.
T. Özal ailesi ile kurduğu ilişkiler sonucu basından televizyonculuğa -"çağın gereği olarak"- atlayan Uzan, oğul Uzan aracılığıyla basın dünyasında elde ettiği "deneyimini" geliştirdi. Star-1 adı ile yayına başlayan, son olarak İnterStar olan televizyonu ile kişi ve kurumlara yönelik şantaj faaliyetlerini yaygınlaştırdı. Hemen hergün Star-1 televizyonunda birileri tehdit ediliyor ya da kamuoyunda kötüleniyordu. En büyük "çıkışını" SHP'li İstanbul Belediye Başkanı Nurettin Sözen'le yapılan, ama yayınlanmayacağına söz verdikleri söyleşiyi ana haber bülteninde montajsız olarak yayınlamakla yaptı. Nurettin Sözen'in en büyük "günahı" ise, 82 Anayasası'na göre bile yasadışı olan televizyonun yol üzerine dikilmiş çanak antenine belediyenin bir çöp kamyonunun hafifce çarpmasıydı. Bu Uzanlar için bulunmaz bir fırsattı. Bunu bahane ederek İstanbul Belediyesi'nin çeşitli inşaatlarda bulduğu yolsuzlukları örtbas edebilecekti. (Tabi bunu sadece kendilerinin değil, tüm müteahhitlerin çıkarına uygun olduğunu söylemeye gerek yoktur.)
Bu olaydan sonra Star-1 televizyonu aracılığıyla Uzanların değişik kişiler hakkında hazırladıkları şantaj dosyaları günlük basına da yansıdı. Henüz tüm basını satın almamış olduğundan ve de aynı alanda rakibleri bulunduğundan bu gelişmeyi engelleyemedi.
Tam bu sırada "baba" Demirel imdadına yetişti. Star-1 televizyonunda hissi olan Ahmet Özal'ın devreden çıkartılması karşılığında "baba" ile anlaştılar.
Star-1 televizyonunun Genel Koordinatörü Yekta Okur'un bir trafik kazası geçirerek "hakkın rahmetine kavuşması" bile Uzan ailesininin yaptıklarından duydukları kokuyu, paranoyak bir biçimde açığa vurdu. Sıradan bir trafik kazasında bile "düşman parmağı" arayan paranoyak aile, çaldığı inşaat malzemeleri sonucu ilk maç sırasında çöken Ali Sami Yen kurbanlarını belki de anımsamıyordu.
Şantajda uzmanlaşan Uzanlar, diğer taraftan inşaat sektöründe gözle görülmeyen gelişmelere sahiptir. Aldığı devlet ihaleleri arasında çöken Ali Sami Yen stadyumu dışında Akdeniz olimpiyatları için İzmir Halkapınar tesislerinin inşası da bulunmaktadır.
Öte yandan 1980 sonrasında 12 Eylül askeri darbesi ile zafer kazandığını sanan oligarşinin en önde gelenlerinden Koç ve Sabancı'nın "zafer anıt"ları gibi yükselen iş merkezlerinin inşaatını da yapan Uzanlar olmuştur.
Yine Özal'ın "özelleştirme" uygulamaları sırasında devletin çimento fabrikalarının beşi Fransızlara satılırken, Uzanlar ancak iki çimento fabrikasıyla (Trabzon ve Gaziantep) yetinmek zorunda kaldılar. Ama bir kez tanrısı Uzanlara "yürü kulum" demişti ve onların bunlarla yetinmesi beklenemezdi.
1993'e girerken Uzan ailesinin en büyük vurgunu Çukurova Elektrik ile Kepez Elektrik'in devlet hisselerinin satın alınmasında yaptı. Sabancıların da talip oldukları söylentileri arasında bu iki şirketteki devlet hisseleri Uzanlara satıldı.
Gazetelerde yer aldığı gibi, Uzanların ilk yaptıkları iş Çukurova Elektrik'in hisselerini borsada "değerlendirmek" oldu.
Hisse Senetleri Borsası, daha önce ortak oldukları Ahmet Özal ve anası Semra Özal'ın "bir koyup çok aldıkları" yer olarak Uzanlara yabancı değildi. Gazetelerde yazıldığı gibi, borsada Çukurova ve Kepez Elektrik hisseleriyle oynayarak "iki günde" 75.000.000.000 T.L. kazanmadan duramadılar.
Daha Star-1'in kuruluşunda "yasal boşlukları" değerlendirmeyi T. Özal'dan öğrenen Uzanlar bu bilgilerini şimdi kendileri için kullanmayı sürdürürken, T. Özal'ı unutmuş görünmektedirler.
Ve son icraatları Çukurova Elektrik'in yönetimini ele geçirmek için çevirdikleri dolaplardır. SPK'nun Sermaye Piyasası yasasının boşluğundan yararlanmalarına söyleyebilecek sözleri olmadığını en iyi Uzanlar biliyordu.
Şimdi yaptıkları Çukurova Elektrik'in halka satılmış olan hisselerinin Genel Kurul'daki oy haklarını satın almaktan ibarettir. (Ama bu olay da, görünüşte "halka açık" bir şirketin "demokratik ve usüllere uygun" Genel Kurul'u aracılığıyla kapitalistin "baba mülkü" olarak nasıl kullanıldığını, kapitalist bir şirketin hiçbir zaman hisse senedi satışlarıyla halka ait olamıyacağını -Uzanlar sayesinde- bir kez daha göstermiş olmaktadır.)
Uzanların ellerine geçirdikleri İmar Bankası ve Adabank ile küçük esnaf ve sanayiciyi nasıl iflaslara sürüklediğini bilmeyen yoktur. Yüksek faizle topladıkları mevduatı, ülke içinde ve dışında her türlü işte kullanmaları, yine de basına duydukları "özel" ilgiyi engellememiştir. Hasan Cemal ve Osman Uluagay aracılığıyla Cumhuriyet gazetesini ele geçirme operasyonu DYP-SHP koalisyonuna verilmiş bir taviz olarak yarım kaldıysa da, Cumhuriyet gazetesi İmar Bankasının tefeci faizleriyle kapanma noktasına doğru sürüklenmesi onların sayesinde olmuştur.İşte Uzanların kısa yaşam öyküleri.
Oligarşinin 12 Mart darbesiyle palazlanan Transtürk gibi, Uzanlar da 12 Eylül darbesinin palazlandırdığı ailelerin başında gelmektedir. I. ve II. Erim hükümetlerinin yaptığını, bu kez I. ve II. Özal-ANAP hükümetleri yapmıştır. Ama bir farkla: Uzanlar 12 Eylül darbesinin doğrudan uzantısı olan ANAP'ın ve politikalarının uzantıları olmuşlardır.
Uzanlar, 12 Eylül sonrasında toplumu saran yolsuzluğun, rüşvetin, şantajın, çürümenin, yüzsüzlüğün, kısaca her türden ahlâki çürümenin simgesidirler.