Bugün, Sovyetler Birliği’nin dağıtılmışlığının üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra, belki en çok gereksinme duyulan şey, marksizm-leninizmin tarihsel deneyimlerden çıkardığı sonuçlar ve ilkelerdir. Özellikle ulusal sorun konusunda saçma-sapan "tezler", "çözüm" önerileri ortalığı kaplamışken, bu gereksinme çok daha fazladır. Bu gereksinme, marksist-leninistler kadar, kendilerine "marksist" ya da "marksist-leninist" diyenler için de, ilerici, yurtsever ve demokrat herkes için de geçerlidir.
Her ne kadar, bazıları, günümüzde, genel olarak marksizm-leninizmin geçerli olmadığını, hatta Marks’ı, Engels’i ve Lenin’i "aştığını" söylüyor olsalar da, gelişen tüm ekonomik, siyasal, toplumsal, askeri olaylar, onların teorilerinin ve saptamalarının ne kadar somut ve gerçekçi olduğunu defalarca kanıtlamıştır.
Bu bir "sav" değil, kesin gerçektir. Çünkü yaşanan dünya ekonomik bunalımları ve krizleri, "globalleşen dünya"da emperyalizmin tipik saldırgan politikaları ve Irak ve Afganistan işgalleri, Balkanlarda uygulanan "böl-yönet" politikaları, "mikro milliyetçilik" salgınının emperyalizmin "serbest bölgeler" idealine uygun olarak desteklenmesi ve nihayetinde Kürt ulusal sorununun durumu ortadadır.
Lenin, şüphesiz her konuda okunmalıdır, özümsenmelidir. Ancak içinde yaşadığımız ülkemizin somut koşullarında, emperyalizm, emperyalist sömürü ve ulusal sorun, güncel özelliklere sahip olduğundan, bu konuda Lenin’in saptamalarını bilmek ve kavramak, aynı zamanda somut sorunların somut tahlilini yapabilmek için de gereklidir.
"Ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkı"nın içeriğini ve bu hakkın tanınmasının nedenlerini ayrıntılı olarak açıklayan Lenin, bugün, tüm "globalizm" gözbağcılığına ve onun yaratmış olduğu yanılsamalara karşı en tutarlı ve kararlı mücadelenin de yollarını göstermektedir.
Bize göre, "Lenin okumanın" zamanı çoktan gelmiştir. Ertuğrul Özköklerin, "Kürtlerle birlikte yaşamak zorunda mıyız?" sorusunu ortaya attığı, Kürt milliyetçiliğinin "ilericilik" görünümü altında "ayrılmayı" mutlaklaştırdığı bir dönemde Lenin’i bir kez daha okumak ve ondan öğrenmek, ülkemiz halkının gerçek ve kalıcı kurtuluşu açısından büyük öneme sahip olduğu her türlü tartışmanın üstündedir.
Aşağıda yayınladığımız Lenin’in Kasım 1913’de yazdığı "Ulusal-Kültürel" Özerklik yazısı, sadece ulusal soruna bir giriş niteliğindedir. Bu "giriş"in bile, bugün pek çok kişi için öğretici olduğu kesindir.