KURTULUŞ CEPHESİ - Ekim 1992
Silahlı Savunma
ve Milis[*]
Halk Savaşı, Giap'ın deyişiyle, "maddi ve teknik olarak güçlü düşmana karşı, mutlak siyasi üstünlüğün sağlandığı koşullarda verilir". Halk Savaşının verilebilinmesi için gerekli siyasal üstünlüğün sağlanması yanında, uygun bir örgütlenmenin de gerçekleştirilmesi şarttır.
"Halk Savaşı vermek için, silahlı kuvvetler; ana kuvvet birlikleri, bölgesel birlikler, milis ve kendini koruma birlikleri şeklinde uygun örgütlenme biçimlerine sahip olmalıdır." (Giap) [1*]
Silahlı güçlerin bu üç tür örgütlenmesi, aynı zamanda, Halk Savaşının başlatılması, sürdürülmesi ve zafere ulaştırılması açısından önem taşır. Gerilla üs bölgeleri ve kurtarılmış bölgelere dayanarak gelişen Halk Savaşının böyle bir örgütlenmeyi gerçekleştirmesi kaçınılmazdır.
Halk Savaşında milis örgütlenmesi "kendini savunma birlikleri" olarak ortaya çıkar. Halk Savaşının "stratejik savunma aşaması"nda, üs bölgelerine ve kurtarılmış bölgelere yönelik düşman saldırılarını durdurmak ve defetmek için bölgesel birlikler ve düzenli birliklerle birlikte savaşa katılan güçler milis güçleri olarak tanımlanır.
"Milis ve kendini koruma birlikleri, üretim faaliyetine devam eden ve üslerdeki halk iktidarının temel cihazı olan, halkın yaygın yarı silahlı kuvvetleridir."[2*]
"Halk milisleri, temelde emekçi halkın geniş silahlı güçlerini oluştururlar. Yine temelde bunlar, üretimden kopmaksızın halk diktatörlüğünün aracıdırlar... Onlar, halkın korunmasını doğrudan sağlarlar, siyasi üsleri koruyup geliştirirler, üretimdeki vur-kaç gruplarının yerlerini en iyi biçimde doldururlar, bölgesel ve düzenli birliklere iyi kadro ve savaşçı yetiştirirler."[3*]
III. bunalım döneminin ilişki ve çelişkileri nedeniyle Halk Savaşı, I. ve II. bunalım döneminden farklı olarak başarılı bir Öncü Savaşı ile başlatılabilinmesi de bu temel belirlemeden kaynaklanır. Bir başka deyişle, Öncü Savaşı mutlak siyasi üstünlüğün sağlanmasına yönelik bir savaş olarak, Halk Savaşının verilebilinmesinin koşullarını oluşturur. Suni dengenin bozulması, kitlelerin bilinçlendirilip örgütlendirilmesi, bu bağlamda, Öncü Savaşının kapsamı içindedir.
Aynı şekilde, Öncü Savaşı, gelişmesi içinde Halk Savaşının verilebilinmesi için gerekli silahlı örgütlenmeyi de yaratması zorunludur.
Öncü Savaşında sürdürülen gerilla savaşı ile ortaya çıkan silahlı güçler, yani gerilla, aynı zamanda, gelecekteki Halk Ordusunun çekirdeğidir.
Geri-bıraktırılmış ülkelerde, eski dönemlerde olduğu gibi zayıf mahalli (yerel) otoritelerin yerini, merkezi otoritenin alması, gerilla üs bölgeleri ile kurtarılmış bölgelerin yaratılmasında bazı değişiklikler ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle de, Öncü Savaşı başlangıçtan itibaren kitlelerin büyük birimler halinde örgütlenmesini esas almaz. Öncü Savaşında, kitle örgütlenmesiyle silahlı güç; silahlı güç ile kitle örgütlenmesi birlikte büyür. Kır ve şehir gerilla savaşının yaratılması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması Öncü Savaşının gelişimini belirler.
Diğer yandan, Öncü Savaşında, gerilla savaşı, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının bir aracı olup, politik kitle mücadelesi olarak ele alınır.
"Gerilla savaşının devrimci politik amaçlarla, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının bir aracı olarak yürütülmesine, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alınmasına Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi denir." (Mahir Çayan: Kesintisiz Devrim II-III)
Bu stratejinin örgütü, kaçınılmaz olarak, kitlelerin örgütlenmesinde gerilla savaşının geliştirilip yaygınlaştırılmasını temel alır. Dolayısıyla örgütlenmesinde gerilla asıl unsur durumunda bulunur.
III. bunalım döneminin özelliklerinden dolayı -Öncü Savaşının zorunlu bir aşama olması- kurtarılmış bölgeler Öncü Savaşının başarısına bağlı olarak ortaya çıkar. Bu nedenle de, Öncü Savaşında kitlelerin silahlı örgütlenmesi, üs bölgelerinin ya da kurtarılmış bölgelerin savunulmasına yönelik biçimler (milis ya da kendini savunma birlikleri yahut özsavunma birlikleri gibi) olarak ortaya çıkamaz.
Halk Savaşının "stratejik savunma aşaması" (ki Mahir yoldaş bu aşamayı, aynı zamanda, "elde olanı koruma aşaması" olarak tanımlar) ile bağlantılı olarak ortaya çıkan bu tür örgütlenmeleri III. bunalım döneminde Öncü Savaşının kapsamına almak (isterse Öncü Savaşını benimsemiş olmasınlar) kitleleri katliama yöneltecek sonuçlar yaratır.
Latin-Amerika'da ortaya çıkan ve sonal olarak Çin ve Vietnam Halk Savaşlarının basit yinelenmesine yönelen çeşitli örgütler "silahlı savunma" adı altında bir anlayış geliştirmişlerdir.
Özellikle 1960'lı yılların başlarında "silahlı savunma" anlayışı, ÇKP-SBKP arasındaki polemiklerden sonra bir dizi "maoist" örgütlenmenin ortaya çıkmasıyla özel bir siyasal çizgi haline gelmiştir.
Bu anlayış, savaşın başlangıcından itibaren "kurtarılmış bölgeler" yaratarak Halk Savaşı stratejisini hayata geçirmeye yönelmişlerdir.
Bu anlayış, kitlelerin tepkilerinin kendiliğinden eyleme dönüşmesi koşullarında (bu aynı zamanda milli krizin tam anlamıyla olgunlaştığı ve suni dengenin bozulduğu koşullardır) kitlelerin içine girerek bunları örgütleyerek halk silahlı güçleri kurmak ve bunlar aracılığıyla "Kızıl Siyasal iktidarlar" oluşturmak temelinde gelişmiştir. Sık sık ülkemizde de atıflar yapılan Latin-Amerika'daki "isyancı gelenek" bu anlayış için maddi bir temel oluşturmuştur.
Bu anlayış, kitlelerin kendiliğinden ayaklanma ve isyanlarını bekleyen birer revizyonist kuruluş olmaya yöneldikleri bir evrede, Küba Devrimi'nin etkisi ortaya çıkmıştır.
Küba Devrimi'nin bu anlayış üzerindeki belirleyici etkisi, kitlelerin kendiliğinden ayaklanma ve isyanlarını beklemek yerine, kitleleri böyle bir ayaklanma ve isyana yöneltmek şeklinde yönelimin ortaya çıkması olmuştur diyebiliriz. Artık bu anlayış sahipler belli bir kırsal bölgede (ki Mao'nun köy çalışma raporlarındakine benzer bir etütle belirlendiği söylenir) çalışmaları yoğunlaştırarak köylüler arasında propaganda ve örgütlenme faaliyetlerine yönelmeyi planlamışlardır. Öncelikle latifundialar bu çalışmaların ilk alanları olarak seçilmişse de, zaman içinde Ant dağlarının yüksek kesimlerinde yaşayan yerli toplulukları ana alanlar olarak belirlenmiştir.
Çalışmalar belli bir evreye geldiğinde, toprakların işgali ya da latifundistlere verilen payın ödenmemesi eylemleri başlatılmıştır. Önce latufindistlerin özel silahlı adamlarıyla, bunların etkisiz kaldığı koşullarda ordu birlikleriyle silahlı çatışmaya girmek, bunların bölgeye girmelerini önlemek silahlı mücadelenin ana hedefleri olarak belirginleşir. Böylece Çin Halk Savaşında olduğu gibi stratejik savunma aşamasına uygun olarak savaş sürdürülecektir.
Bu anlayış, kaçınılmaz olarak, başlangıçtan itibaren belirli bölgelerin kurtarılmasını ve savunulmasını benimsediğinden, kitle örgütlenmesinde de üretime bağlı özsavunma birlikleri, yani milis örgütlenmesini temel kitle örgütlenmesi olarak ele alır.
Bu milisler "geniş kitlelerin silahlı örgütlenmesi" olarak savaş başlamadan oluşturulmaya çalışılır ve aynı zamanda savaşa başlamanın temel güçleri olarak belirlenmişlerdir. "Sabit üsler ö gene bu anlayışın birer unsuru durumundadır.
Bu anlayış sahipleri daha örgütlenmenin ilk dönemlerinde yoğun operasyonlara maruz kalmalarına paralel olarak teorilerini yeniden düzenlemişlerdir.
Bu yenilemeye göre, kırsal alanlarda "sabit üsler" oluşturmak için de olsa şehirli kitlelerin ayaklanmaları önemli bir unsurdur. Zaten Mao'da öyle yapmamış mıdır? Çin'deki kızıl siyasi iktidarlar Kanton ayaklanması, Güz Hasadı ayaklanması gibi bir dizi ayaklanma sonrasında kurulmamış mıdır? Öyleyse yapılacak ilk işten birisi de şehirlerde bir ayaklanma örgütlemektir. Bu ayaklanmaya katılacak kitleler şehirlerde tutunamayacaklarına göre, elde silah kırsal alanlara giderek kurtarılmış bölgeler yaratacaklardır. Ve şehirde ayaklanacak kitle de proletarya olacağına göre, proletarya içinde örgütlenme büyük önem kazanmaktadır.
Böylece bu anlayış sahipleri giderek şehirlerde ayaklanma hayalleri ile iyice sağa kaymışlardır. 1970'lerde aynı kesimlerin önemli bir kısmı özeleştiriler yayınlayarak Halk Savaşı teorisini (kendilerinin doğru olduğunu savladıkları haliyle) reddetmişlerdir.[4*] (Bunlar içinde Peru Aydınlık Yol hareketi (PKP) Cuzco eyaletindeki geçmiş gerilla savaşlarının yarattığı etkiyle belli bir gelişme göstermesi ise 1980'lere dayanmaktadır.)
"Silahlı savunma" anlayışının Halk Savaşı kavrayışı ile Öncü Savaşı temelinde sürdürülecek bir Halk Savaşı kavrayışının farklılıkları belirgin olmasına karşın, ülkemizde bunların bazı eklektik bileşimleri de görülmüştür. Sovyetik ayaklanma ile Halk Savaşlarında görülen ve en gelişmiş örneğine Vietnam'da karşılaşılan ayaklanmaların da farklılığı açık olmasına rağmen "iç savaş" ile Halk Savaşını eklektik bir bileşimi de yapılabilinmiştir.
Bu eklektizm, pragmatizmle birleşerek, "mayalanan" "iç savaş" koşullarında "halk iktidar organlarının birer nüvesi" olarak adlandırılan "Direniş Komiteleri" ve buna bağlı "silahlı birlikler" kurulması teorisini oluşturmuş ve bunun pratiği de yaşanmıştır.
Bu konuda yapılan eleştiriler, bu yoldan gidildiğinde iktidarın ele geçirilmesi bir yana, kitlelerin bile korunamayacağı noktasında yoğunlaştırılmış olmasına karşın, oportünistler, "kitlelerin faşist saldırılar karşısında yalnız bırakılması öneriliyor" demagojisine dört elle sarılmışlardır.
Bir zamanların DY'si tarafından büyük iddialarla ortaya atılan bu anlayış, belirttiğimiz gibi, Latin-Amerika'da görülen "silahlı savunma" anlayışından başka bir şey değildi. "Faşist milislere karşı kitlelerin savunulması" amacı ve buna yönelik silahlı örgütlenme yaratılması, yani milis örgütlenmesi ile halk savaşında gerilla üs bölgelerinin ya da kurtarılmış bölgelerin savunulması ve bu amaçla "kendini savunma birlikleri" oluşturulması birbirinden farklı olduğu açıktır. Birincisinde yalın bir karşı duruş söz konusuyken, ikincisinde temel bir silahlı güçle bağlantılı bütünsel bir saldırı savaşı söz konusudur.
Devrimci öncü, oligarşiye karşı her çeşit tepkiyi yönlendirmeye uğraşır, ancak bu faaliyetinde esas olan, belirlenmiş olan politik-askeri stratejiye, stratejik rotaya uygun olarak mücadelenin geliştirilmesidir. Stratejide belirtildiği gibi, temel halka gerilla savaşının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve hareketli savaşa, giderek de mevzi savaşa dönüştürülmesidir. Bu aynı zamanda, gerillanın hareketli birliklere ve giderek de düzenli ordu birliklerine dönüştürülmesi demektir.[5*]
Bu süreçte silahlı propagandanın temel mücadele biçimi olması ve silahlı propagandanın da "kır ve şehir gerilla savaşı ile psikolojik ve yıpratma savaşını" içermesi, silahlı propagandanın örgütleyiciliğini öngörür.
"Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi fokocu bir stratejidir. Silahlı propaganda yanlıştır, örgütleyici değildir, asla temel alınamaz" demek (ya da düşünmek) sonal olarak tüm sapmaların çıkış noktası olmuştur. Bu yüzden THKP-C'nin ideolojik-politik ve askeri çizgisini benimsediğini iddia eden çeşitli oluşumlar her zaman "farklı" şeyler peşinde koşmuşlardır. (Tabi burada Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi'ni içtenlikle yaşama geçirmek isteyip de, yanlış kavrayışlar yüzünden pratikte çaresizliğe düşülerek aynı mantığın ürünü faaliyetlere yönelinmesi de sık görülen durumdur.)[6*]
Diyebiliriz ki, günümüzde geri-bıraktırılmış ülkelerde emperyalizme ve oligarşiye karşı iktidar mücadelesinde, ister Öncü Savaşının gerekliliğini reddederek, isterse Öncü Savaşını Halk Savaşının bir taktik evresi olarak tanımlayarak, yahut "her türlü mücadele biçimini ilke olarak kabul ediyoruz" diyerek eklektik bir anlayış savunarak yürütülecek her faaliyet, eninde sonunda gerilla savaşını politik kitle mücadelesi olarak kabul etme ve gerillanın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla emperyalizmin ve oligarşinin silahlı güçlerini yenebilecek Halk Ordusunu yaratma gerçeği ile yüzyüze geleceklerdir.
Dipnotlar
[*] Milis, sözcük olarak, sivil askeri güçler anlamına gelmektedir. İngilizce "militia" olarak milis, yarı askeri kuvvetler demektir. Bu yüzden çeşitli dillerde "milis kuvvetleri" deyimine karşılık olarak "sivil kuvvetler" yada "yerel kuvvetler" anlamında "the territorals" (Ing.), "Bürgerwehr" (Al.) gibi sözcükler kullanılmaktadır.. Genel olarak savaş literatüründe milis kavramı, "topyekün savaş" kuramının gelişmesine paralel olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Devrimci savaşlarda, milis kavramı, faşizmin ortaya çıkmasına paralel olarak faşistlerin para-militer örgütlenmeleri için de kullanılmıştır. Biz burada, Halk Savaşında milis örgütlenmesinin ne olduğunu ve nasıl olduğunu kısaca ele alacağız.
[1*] Giap: Halk Savaşının Askeri Sanatı, s: 179.
[2*] Giap: Halk Savaşının Askeri Sanatı, s: 180.
[3*] Giap: Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, s: 42.
[4*] Ülkemizde aynı anlayışın değişik yapılanmaları olmuştur. PDA ile başlayan bu süreç, bunlar içinden Kaypakkaya önderliğinde DABK'nin TKP(ML)-TİKKO olarak faaliyete geçmesiyle devam etmiş ve bazı THKO'luların "maoizm"i keşfetmeleriyle oluşturulan TDKP ile gelişmiştir. TDKP'ninde 1970 sonlarında Halk Savaşı konusunda öz eleştirileriyle aynı noktaya ulaşmıştır.
[5*] Kimilerinin savladığı gibi, bu gelişme, bir üst evreye geçildikce, önceki evrenin savaş biçimlerinin ve silahlı örgütlenme biçimlerinin terk edilmesi demek değildir. Bunlar, devrimci savaşın evrelerindeki temel biçimi ve temel silahlı örgütlenmeyi ifade eder. Diğerleri bu gelişmeye bağlı olarak yardımcı biçimler olarak varlıklarını sürdürürler.
[6*] Bu türden yanlış kavrayışa yönelme "SDB'lerin sürdürdüğü devrimci şiddet eylemleri esas olarak ve doğrudan alan ve bölgelerde kitlelerin örgütlenmesine yönelik bir misyona sahip değildir" belirlemesiyle DS'de yeniden ortaya çıkma eğilimi göstermektedir.