KURTULUŞ CEPHESİ - Ekim 1992
Kim
Bunlar?
THKP-C/HDÖ'nün 22-23 Eylül günlerinde gerçekleştirdiği "Eylül Harekâtı" başta oligarşi olmak üzere değişik kesimlerde büyük bir şaşkınlık yarattı. Ama solda pek çok kesim çok daha büyük bir şaşkınlık içine düştüler. Öyle ki, başta oportünistler olmak üzere çeşitli kesimler silahlı eylemlerin tamamlanmasından henüz 24 saat geçmeden birbirleriyle yorum yarışına girdiler.
Öncelikle D. Perinçek'in 2000'e Doğru'su ve Özgür Gündem eylemlerin gazetelere yansıyış biçiminden yola çıkarak "Samanyolu Darbesi" senaryolarını hızla kaleme almakta hiç vakit kaybetmediler.
Garip bir mantıkla kalemini "özgürce" kullanabileceğini sanan kimileri, "teröristler" arasında ayrım yapmanın çabası içinde aklına geleni yazmadan edememişlerdir. Özellikle "The Marmara" diyerek beş yıldızlı Etap-Marmara'ya yönelik eylemi öne çıkararak "bunları yapanlar Kültür Sarayı'nı yakanlar, Eminönü araba vapurunu batıranlar ve 1 Mayıs 1977 katliamını yapanlar olamaz mı?"[1*] diyerek kendisinin paranoyak salyalarını özgürce gündeme getirebilmiştir.
Darbe senaryoları ülkemizde hiçbir zaman eksik olmamıştır. Hemen hemen gerçekleştirilen her silahlı eylemden sonra ya da 12 Mart yahut 12 Eylül günleri yaklaşırken birileri ortalığa "darbe geliyor" teraneleri yayabilmektedir. Bu öylesine yaygınlaşmaktadır ki, birbiri ardına kendisini "darbe uzmanı" sananların yorumları ortalığı kasıp kavurabilmektedir. Her yıl tekrarlanan bu kasırgadan sonra, her sonbaharda komünizmin geleceğini korkuyla bekleyen ve ancak "dalya" dedikten sonra ölerek rahatı bulan Celal Bayar gibi huzur içinde ve içini boşaltmış olmanın rahatlığıyla gelecek yıl beklenmektedir.
Ekonomik, sosyal ve siyasal olayların nesnel koşullarını ve bu koşullar üzerinde hareket eden öznel etmenleri bir yana bırakan tüm "darbe uzmanları" ve paranoyakları tek tek saklandıkları yuvalarında bulup ortalığa çıkarmak hiç de kolay değildir. Ama onları destekleyen ve kollayan birilerinin bulunduğu da bir gerçektir.
Ülkemiz solunda devrimci silahlı eylemlere karşı olan ve silahlı eylemlerin gerçekleştirilmesinin kendilerinin küçük dünyalarının yıkılacağını ve politik amaçlarını gerçekleştirmeyi engelleyeceğini sanan pek çok revizyonist ve oportünist çevre varolmuştur. Özellikle bir zamanların T"K"P'si bu konuda başı çekmiştir. "Uslu durun, faşizm gelir" teraneleriyle yıllar boyu etkiledikleri kitleleri pasifize eden ve sonuçta oligarşinin askeri darbesi gerçekleştiğinde korkuyla saklanan bu çevreler herkesçe bilinmektedir.
Ama ülkemiz solunda devrimci silahlı eylemlere karşı olan ve silahlı eylemlerin gerçekleştirilmesi karşısında, elinden gelen tüm gayreti göstererek bunları değerden düşürmeye çabalayan başka çevreler de olmuştur. Kendilerini her şeyin merkezi olarak gören ve görmek isteyen bazı oportünist kesimler lafta devrimci silahlı mücadeleyi savunuyor görünürken, devrimci örgütlerin eylemleri karşısında gösterdikleri tepkilerle T"K"P'lilerden hiç de geri kalmamışlardır.
Bugünde aynı kesimler ya da bu kesimlerin artıkları THKP-C/HDÖ'nün gerçekleştirdiği silahlı eylemler karşısında benzer tutum almışlardır.
Şaşkındırlar. Ne yapacaklarını bilememektedirler. Herşeyi bildiklerini ve herşeyin kendilerinden sorulduğunu zannettikleri bir dönemde gerçekleştirilen silahlı eylemler şok etkisi yaratmıştır. Sağa sola sorup soruşturmuşlardır:
Kim bunlar?
"Günlük basının hemen tümü ve TV kanalları "teröristlerin' diye yanıtlıyor ve darbe koşullarının bunlar tarafından hazırlandığını ileri sürüyorlar. Ancak onların dilindeki "teröristler' solculardan, devrimcilerden ve PKK'dan başkaları değil" diye kendi kendine yanıt verdikten sonra aklına geleni yazmaktan geri durmamışlardır.
Herşeyi bildiğini sanan ve kafasından tek akım geçen bir geri zekâlının, yazısını yazmadan önce en azından günlük basına bakmaya bile gerek görmediği açıktır.
"Öyleyse kim koyuyor bu bombaları? Migros'ta veya The Marmara Oteli'nde yüzlerce kişiyi öldürmek kimin işine yarıyorsa bu bombaları da onlar koymaktadır" diyerek hükmünü vermekten de geri kalmamıştır.
"The Marmara" diye yazarken bunun hangi ülkede, kimler tarafından ve kimler için kurulduğuna bakmaya tenezzül bile etmemişlerdir. Emperyalizme karşı olduklarını her fırsatta yineleyen, ama iş çıkara gelince emperyalizmle işbirliği yapmanın hiç de yanlış olmayacağını düşünen küçük beyinler, buranın eski "İntercontinantal" Oteli olduğunu ve tümüyle yabancılar için, yani emperyalist iş adamları için kurulduğunu unutturmaya çalışmışlardır.
Bu zavallılar, devrimci silahlı eylemlere karşı duydukları kini ve öfkeyi günlük basının özel "haberleri"nden yararlanarak dışa vurmayı tercih etmişlerdir. Migros'a konulduğu iddia edilen ve "patlasaydı" üzerine Hürriyet gazetesinde manşetler atılan olay üzerine tek satır yazmayanlar, THKP-C/HDÖ'nün gerçekleştirdiği silahlı eylemler karşısında "bomba uzmanı" kesilmişlerdir.
"Darbe uzmanlığı" ile "bomba uzmanlığı" elele vererek "bu eylemler" diyerek yazılarını yazmayı sürdüreceklerdir.
"(bunlar) biraz öğrenci ve işçi sınıfının pek azı tarafından takip edilen şehirli entelektüellerden ibarettir, profesyonel politikacılar tarafından yönetilirler ki, onlar hizmetleri para karşılığında değil, kapalı toplantılar yapabilme, haber bülteni ya da sanat gazetesi çıkartmak ve sendikalarda birkaç köşeyi tutma izni gibi küçük politik lütuflar karşılığında kiraya verirler. Bunlar para için herşeyi yapan insanlar değildir. Onların çürümüşlüğü daha gizlidir. Onlar para ile değil, fakat sadece onların ve takipçilerinin, proletaryanın insanlığın kurtuluşu için verdiği mücadelede önder olabildiği hayalini yaşatacak asgari şartlar temin edilerek satın alınabilirler."[2*]
Burada şu kadarını söyleyelim:
THKP-C/HDÖ'nün gerçekleştirdiği silahlı eylemlerin hedefleri tümüyle emperyalistler ve onun yerli işbirlikçileridir. Bu eylemler arasında bu hedeflerin dışında ya da bu hedefleri aşan hiçbir silahlı eylem bulunmamaktadır. Kim ki bu hedeflerin yanlış olduğunu iddia eder, o, sadece ve sadece kendi korkusunu ya da kuruntusunu ifade ediyor demektir.
Bu ülkede, bugüne kadar hiçbir örgütün başaramadığı ve gerçekleştiremediği çapta ve zamanda "Eylül Harekâtı" gerçekleştirilmiştir. Kendisini ilerici, demokrat, yurtsever ya da devrimci sayan (yahut sanan) her kişi bunun üzerinde düşünmelidir.
İkinci olarak, bu bir askeri harekâttır. Her askeri harekât gibi, kendi içinde kendisinin biçimlendiği araç ve gereçleri içerir. Bu aynı zamanda düşmanında karşı harekâtını ve karşı girişimlerini beraberinde getirir. Yerleştirilmiş herhangi bir bombanın bulunması, askeri harekâtlarda öngörülen ve öngörüldüğü kadar olasılığı bulunan konulardan birisidir. Ancak karşı-istihbarat sadece kendisini "kontr-gerilla uzmanı" sananların bildikleriyle sınırlı değildir. 1. Ordu Komutanlığı ya da Ege Deniz Saha Komutanlığı gibi askeri hedeflerde patlayan bombaların kamuoyuna kendileri tarafından açıklanmasını beklemek sadece safdilliktir. Hepsinden öte, zaten oligarşi gerçekleştirilen silahlı eylemlerin kitlelerce bilinmemesi için, hiç olmamış gibi davranmayı yıllardır sürdürmektedir.
Bunları bilmek ya da anlamak çok zor değildir. Şüphesiz değişik amaçlarla ve kaygılarla bunları görmezlikten gelenler olacaktır. Ve gene devrimci silahlı eylemleri, kendilerini şu ya da buraya yakın durarak birşeyciymiş gibi sunanlarca küçümsenecektir. Ve kimileri psikolojik yıpratmanın ağır bastığı bir savaş evresinde, emperyalizm ve oligarşinin kendilerine sunduğu küçük legal olanakları kullanabilmek için emperyalizmin ve oligarşinin psikolojik savaş yöntemlerine katkıda bulunmayı bir iş sanmaları da söz konusu olacaktır.
"Yaptığı bütün iş, ideolojik mücadele paravanası altında, emperyalizm ve oligarşiye karşı halkın devrimci savaşını sürdüren devrimcileri eleştirmek, onlara kara çalmak, silahlı propagandanın sağladığı sempatiyi, kafaları bulandırarak dağıtmaya çalışmaktır. Oportünizmin emperyalizmin soldaki uzantısı olması esprisi budur" denildiğinde tepki gösterenler Mahir yoldaşın bu değerlendirmesini bir kez de kendilerine bakarak düşünmelidirler.
Varsın düşünmesinler, gün mücadele günüdür; gün savaş günüdür. Her kurtuluş savaşında böylesi insanlar hep olmuştur, olacaktır ve sonları da hep aynı olmuştur, olacaktır.
Dipnotlar
[1*] Bu yazı 26.9.1992 tarihli "Özgür Gündem" gazetesinde yayınlanmıştır.
[2*] R.Gott:Guerilla Movement in Latin-America,s. 21.