KURTULUŞ CEPHESİ - Ağustos 1992
Yugoslavya İçin
"Yeşil Çözüm"(!)
Yeşillerden iki ileri unsur, eski Yugoslavya’daki iç savaşa askeri zorla müdahale edilmesini talep ettiler.
Burada önemli olan askeri zor talebinin nedenleri değil, "pasifist” bir hareket olan yeşillerin geldiği noktadır. Öyle ki, kurulduğu yıllarda aktif pasifistlikler yaparak gerçekleştirdikleri eylemler, ileri sürdükleri talepler gözler önünde daha tazeliğini korumaktadır. 8-10 sene önce bir NATO generalinin üzerine -bütün riskleri göze alarak (!)- bir şişe kann fışkırtan yeşil bir milletvekilinin aktif-pasifistliği daha hafızalardan silinmemişken; biri yeşillerin merkezinden, diğeri yeşillerin Avrupa Parlamentosu üyesi olan iki yeşilcinin aynı odaktan yardım -askeri zor- istemeleri düşündürücüdür.
Merkezi disiplin kalktıktan sonra, ele pay geçirmekte geç kalmamak amacıyla küçük-burjuvazinin başını çektiği, emperyalizm -dış- tarafından da hararetle desteklenen, kapitalizmin başlangıç aşamasının çok hızlı ve ilkel biçimde yaşandığı ortamda, küçük-burjuvazinin milliyetçilik tabanında hareket etmesi çok doğaldır ve doğası gereğidir. Bu ele pay geçirme, var olanı paylaşım mücadelesinin sertliği, sürekliliği her eski sosyalist ülkenin ve ülke ulusunun özel ve nesnel koşşulları ve durumu tarafından belirlenir. Yani şu anda toplumun çekici gücü küçük-burjuvazinin sınıf çıkarlarının nerede yattığı, topluma ne kadar hakim olabildiği, toplumun dinamik güçlerini ne derece yönlendirebildiği somutluğu tarafından belirlenir. Bu, bütün eski sosyalist ülkeler için geçerliliğini korurken, biçim olarak her ülkede -ülke sınıflarının somut mevzi durumu aynı olmadığından ve kültürel, ulusal gelişim farklılıklarından- aynı rotayı izlemez. Çeklerle Slovaklar barış içinde birbirinden ayrılabilirken, Gürcistan ayrı bir gelişim izler. Bir "barış meleği" ve pasifist Şevardnadze, silahlı kuvvetlerin başını bizzat geçerek tehditler savurur. Tarihin, komünist partisi üyesinin kararlılığı elinden bıraktığında, proletarya için savaşmayı ve bu savaşı reddettiğinden, eline silahı vererek bizzat proletaryaya karşı savaşa yönelttiği için iyi bir örnektir bu ve unutulmaması gereken bir örnektir.
Eski Yugoslavya'daki durum biçimde farklılıklar göstermektedir. Burada vurgulanması gereken, ulusların barbar, zalim ve gözü dönmüş olduğu değil, topluma hakim olmaya çalışan küçük-burjuvazinin niteliksizliğidir; barbarlığı, zalimliği ve gözü dönmüşlüğüdür.
Yeşillerin Yugoslavya'daki iç savaştan duydukları rahatsızlık, kendilerini tepki göstermeye itti. Öyle ki, olaylar artık kendi deyişleriyle "pasifizm pur" ile çözülemeyeceği herkes tarafırnadan görünür duruma gelmişti. Ama gene de, emperyalizme yapılan askeri zor ile müdahale çağrısı, yeşillerin tümüne mal edilemez. Nitekim aynı gün, yeşiller merkezinden başka bir unsur bu çağrıya karşı çıkıp, "savaşla barış elde edilemez" diyerek kendisinın de bölgeye gideceğini ve yeşillerin içinde tartışılarak merkezin karar vereceğini açıklamıştır.
Eğer bir hareketin, hareket etme nedeninin özü pratiklik, mantıkilik ve pasifizm olursa, bu, biçimde çeşit çeşik yaldızlı süslemelere rağmen kendini dışa vuran saptamaların zavallılığını göstermeyi engelleyemez. (Soyut içinde soyut teoriler üretme esprisi)
Yeşillerin bu talebini manşetten veren, bu iki unsurla röportaj yapan, yeşillere yakınlığı ile bilinen -ama burada sansasyon yakalamış "bağımsız" bir gazete olarak davranan- "die Tagesteitung"un 19.8.1992 tarihli sayısını kaynak göstererek, bu gösterdikleri nedenlerin "pratikliğini", "mantıkiliğini" ortaya koymaya çalışalım.
Bölgedeki barış hareketiyle yaptıkları tartışmaların odak noktası, esas sorusu "müdahalenin olup olmayacağı değil, nasıl olacağı"ydı. Ama bu anti-militaristler -tabii aynı zamanda anti-faşistler olarak- bunu kendilerine -ve tabanlarına- nasıl "yedireceklerdi". Ama pratiklik onunda çaresini buluvermişti: "... askeri çözüm yerine, canilere karşı polisiye bir müdahele" deyimi herşeyi hallediveriyordu. Bu isim değişikliği nelere muktedirmiş meğer!
Eski Yugoslavya'da "faşizmin öğeleri mevcuttur: Enterne kampları, iki tarafta da etnik temizleme ideolojileri, erkeklerin vahşice, ataerkil biçimde hakimiyeti". Çağrıları bunlara karşı savaşmak değil -bu onların işi olamaz zaten-, hazır güç emperyalizme sorunu askeri olarak çöz çağrısıdır. Bu da, ister istemez, emperyalizmin ve emperyalizmin askeri gücünün prestijinin yükselmesi ve gerekliliği imajının güçlendirilmesidir. Evet, çıktıkları nokta gerçekten de bu değildi.
Tabii sansasyon peşinde koşarak görevni yapan gazetecinin "müdahelede Almanların durumu" üzerine sorduğu soru işi biraz karıştırır! Cevap kaçamaktır: "Bizim oraya müdahale düşüncemiz, Almanların bu müdahaleye katılma zorunluluğu demek değildir". Almanların uluslararası müdahalelerde tarafsız kalma mecburiyetine sığınılmıştır. Ama az kalsın "usta" gazeteci müdahale isteyen yeşilciyi savaşa gönderecekti!
Yeşilci ve savaş. Varış noktası menzile girmeye başladı yavaş yavaş. Kendi davası için savaşmayan, başkasının davasına alet olur, savaşır. Tarafsızlık tarihe karışır.
İşte pasifizmin vardığı sonuç budur. Artık soyut içinde teori arayışı garip ve gülünç bir hale dönüşür, eklektizm de bir araç olarak yardımını esirgemeye başlar.
Wie nur dem Kopf nicht alle Hoffnung schwindet,
Der immerfort an schalem Zeuge klebt,
Mit gier' ger Hand nach Schätzen gräbt
Und froh ist, wenn er Regenwürmer finden! [*]
Dipnot
[*] "Ancak daima anlamsız şeylere yapışıp kalan,
Haris elleriyle toprakları kazarak define arayan
Ve bir solucan bulunca sevinen dar kafalılar,
Bütün ümitlerini kaybetmiyorlar" (Goethe, Faust)