Mahir Çayan
Diğer Yazılar



Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.
kurcep@gmx.net


Özgün biçimiyle Acrobat Reader formatında:
Bütün Yazılar (867 KB)














        Durum Değerlendirmesi


        (Bu yazı, 1971 Nisan sonunda sıkıyönetim ilan edilmesinden sonra Mahir Çayan yoldaşın kaleme aldığı mevcut durum değerlendirmesi taslağıdır.)


        1950, Türkiye'de karşı devrimdi. Çünkü tefeci bezirgan, finans kapital temsilcileriyle yönetime geliyordu. Yönetime gelen Anadolu ticaret burjuvazisiydi. Kasaba kodamanı yönetime gelmişti. Bu asalak zümre, kendisi gibi asalak bir zümre ile ittifak kurarak iktidara geldi. İşte hakim ittifak bu idi.
        1960, 27 Mayıs harekatı bir devrimdi. Reformist burjuvazi, feodal artıkları, tefeci bezirgan hegemonyasını yıkıp yerine bir hakim ittifakı iş başına getiriyordu. Tekelci burjuvazi ve emperyalizm neden 1950'de reformcu burjuvaziyi hakim ittifaktan atmadan tefeci bezirgan ve toprak ağasına omuz verdi? Neden 1960'da tefeci bezirgan ve toprak ağası takımının yönlendirici rolünü reformist burjuvazinin almasına en azından göz yumdu? Ve neden reformist burjuvaziyi tali plana iterek bu kalıntılarla ittifak kurdu? Durum son derece açıktır.
        Türkiye'de devlet 1970'e kadar burjuvazinin hiçbir zümresinin kesin hakimiyeti altına girmemiştir. 1919-23 harekatı reformist burjuvazinin harekatıydı. Cumhuriyet, reformcu burjuvazi, radikaller, tefeci bezirgan ve eşraf devletiydi. Hakim ittifak burjuvazinin bütün fraksiyonlarıyla, toprak ağalarından oluşmaktaydı.Yönlendirici güç milli burjuvaziydi (reformist burjuvazi). Tekelci kapitalizm şartları içinde yıllar ilerledikçe reformcu burjuvazi ekonomik hayatta etkisini yitiriyordu ve dışa bağımlı unsurlar egemen oluyordu. Emperyalizm iyice içeriye sızıyordu.Ve daha çok toprak ağalarına ve tefeci bezirganlara dayanıyordu. Tekelci burjuvazi de yavaş yavaş güçleniyordu.
        1950 harekatı oldu. Emperyalizm tam yönetim sağladı. O anda dayanacağı temel güç tekelci burjuvazi değildi.Tefeci bezirgan ve toprak ağaları takımı idi.
        Tekelci burjuvazinin durumu temel dayanak olabilecek seviyede değildi. Yıllar ilerledi, emperyalizmin çıkarları açısından, kapitalizm açısından, bu müttefikin tasfiye edilmesi şart oldu. Emperyalist üretim ilişkileri tekelci burjuvaziyi de güçlendiriyordu. Nihayet 1960 harekatı oldu. Tekelci burjuvazi daha temel güç olma durumunda değildi. Bu yüzden ABD reformist burjuvaziye devrimde destek oldu. Nasıl olsa 60 dünyasında reformist burjuvazinin ekonomik, idari ve sosyal bütün tedbirleri tekelci burjuvaziyi güçlendirecekti. Ve öyle oldu.
        Kısa bir süre sonra 1963'de reformist burjuvazi tekelci burjuvazi ile yer değiştirdi. Tekelci burjuvazi reformist burjuvaziyi hem tasfiye etmeyerek ona belli haklar tanıyarak (çünkü gücü yoktu) hem de tefeci bezirgan takımını eskisi gibi olmasa da imtiyazlı duruma getirerek ülkede garip bir yönetim dengesi kurdu. Buna nispi denge dönemi de diyebiliriz. Bu nispi denge ikilidir.
        1. Hakim ittifaklar ile reformist burjuvazi arasında - yansıması 61 Anayasası. Belirleyici yön hakim ittifak.
        2. Hakim ittifakın kendi içinde, tekelci burjuvazi ile tefeci bezirgan arasında, - belirleyici yön tekelci burjuvazi.
        Böylece Türkiye yarı-sömürgeler arasında bir istisna oldu. Çünkü hiçbir ülkede Türkiye'deki sınırlı demokratik haklar yoktu. Tıpkı Fransa gibi. Fransa'nın daha aşağı seviyesindeki kopyası idi.
        5. Devre - 1971 12 Mart harekatı, bu nispi denge döneminin sonu hakim ittifak içinde tekelci burjuvazinin tam denetim kurması. Artık ideolojisiyle, herşeyi ile tefeci bezirgan ve toprak ağaları siyasi hayatta etkinliğini kaybediyordu. Laik tekelci burjuvazi tam bir denetim kuruyordu, feodaliteyi tasfiye ediyordu. Türkiye tam bir Latin Amerika ülkesi haline geliyordu. Bu 5 devrenin yönetici kişileri de, bu 5 devreyi karakterize ediyor
        1. Devre-Reformcu burjuvazi, adam Atatürk, sağa kayıyor adam İnönü.
        2. Devre-Tefeci bezirgan ve feodal unsurların adamı Menderes
        3. Devre-Reformist burjuvazi (MBK)
        4. Devre-Tekelci burjuvazi, emperyalizm ve tefeci bezirgan ittifakı, adam: Demirel
        5. Devre-Emperyalizm ve tekelci burjuvazi diktatörlüğü, adamı: Koçaş, Erim, Kuvvet Komutanları
        İçinde bulunduğumuz dönem tekelci burjuvazinin çeşitli hizipleri arasındaki çelişkinin en minimum seviyede olduğu, dolayısıyla karşı-devrim cephesinin en kuvvetli olduğu devredir.
        İtibarlı olmasının nedeni:
        l. Kesin denetim ellerindedir ve rakip fraksiyonları iyice ezmişlerdir. O yüzden güçlü adam pozlarını iyi oynuyorlar.
        2. Feodal artıkları (belli ölçülerde) hem ekonomik, hem de siyasi kültürel hayatta temizleme gayretleri içinde (laik tavır) bu da asker-sivil-aydın zümrenin geçici de olsa desteğini sağlamaktadır.
        3. Ülkemizde sınırlı demokratik özgürlüklerin rehaveti içinde revizyonizmin etkinliği altında bir sol, hazır olmadığı için dağıtılmıştır. Tıpkı 1905-1908 devresi gibi. Sol yenilmiş, gericilik hakim duruma gelmiştir. Böyle durumlarda bolşevik taktiği hepimizin bildiği gibi ricattır, ricat taktiği sönme değildir. Ricat taktiği güç toplama, güçlerini kaptırmama taktiğidir.
        Bu devrede RSDİP'nin bolşevik hizbi de en zayıf olduğu devredir (nicel olarak). Yöneticilerinin bile birçoğu yurtdışına gitmiştir.
        İşçi sınıfı içinde çalışma, vs. hepsi ortadan kalkmış, sadece yurt dışında basılan bir gazetenin yurt içinde dağıtılması, partizan savaşı (şehir gerillası).
        Bugün aynı durum bizler için de söz konusudur. O dönemde narodniklerle bolşevikler arasındaki farklar:
        l. Narodnikler savaşın, sadece sabotaj ve suikast bölümüne ağırlık veriyorlardı...
        2. Narodnikler için devrimci yayın önemli değildi. Yurt çapında çıkan bir gazetenin önemi yoktu.
        3. Narodnikler ideolojik eğitimi reddediyorlardı.
        İçinde bulunduğumuz devre ricat devresidir. Öz gücümüzü ezdirmeme, güç toplama, savaşı gücüne göre sürdürme devresidir. Partizan savaşı aşamasının gerilla savaşı dönemi:
        Bu dönemin ilk evresi geçirilmiştir. Dostun düşmanın ciddiye aldığı vurduğu yerden ses çıkartan, dediğini yapan bir örgütün var olduğunu ispat ettik. Belli bir 6-7 kişilik kadroyu kısa da olsa eğitimden geçirdik, fakat asla güçlü bir yan örgütlenmemiz yoktur.
        Şehir gerillası yaratılması aşaması geçilmiştir; şehir gerillası geliştirme aşamasına girdik. Artık daha karmaşık daha komplike bir örgütlenmenin içine girmemiz gerekiyor. Herkesin herşeyi ve herkesi bilmediği bir örgütlenme içine girmemiz gerekiyor.



        Yusuf Küpeli ve M. Ramazan Aktolga'nın
        THKP-C'den İhraç Kararı


        İlhan ve Mahmut arkadaşlara Partimizin ideolojik-politik-örgütsel-stratejik ilkeleri Kurtuluş'un 1. sayısında, Parti ve Cephe bildirilerinde ve de Parti tüzüğünde net ve açıktır.
        Partimizin çizgisi Marksizm-Leninizmin dünyanın ve Türkiye'nin şartlarına uygulanması sonucunda ortaya çıkmış olan uluslararası devrimci hareketin çizgisidir.
        Partimiz, yeni-sömürgecilik çağında dünya ve Türkiye halklarına karşı enternasyonel ve milli görevini yerine getirme savaşında gerilla savaşını temel almıştır.
        Gerilla savaşını politik mücadelenin en üst ve etkili biçimi olarak ele alan Partimizin stratejik çizgisi politikleşmiş askeri savaş çizgisidir.
        Bu çizgi, gerilla savaşnı birleşik devrimci savaş ilkesine uygun olarak ele alır.
        Birleşik devrimci savaş, henüz kitlelerin aktif desteğini almadığı, savaşın oligarşi ile halkın devrimci öncüleri arasında geliştiği bir ortamda, Partimizin örgütsel ilkesi politik ve askeri liderliğin birliği ilkesidir. Örgüt şeması da yeni-sömürgecilik döneminin bolşevik çizgisidir.
        Partimizin ideolojik-politik-stratejik-örgütsel ilkelerini "Narodnizm", "Marksizm ile narodnizmin eklektik birleştirilmesi, en tehlikeli sol sapma" diye niteleyerek, Partimizin devrimci çizgisi yerine, uluslararası sosyal pasifizmin çizgisini, Partinin Genel Komitesinden habersiz tezgahlama gayretleri içinde olan sizlerin Partimizde kalmasına artık fiilen imkan yoktur.
        Bu Parti, sizlerin bugün "Narodnizm" diye reddettiğiniz ideolojik-teorik-stratejik ilkelerin üstüne kurulmuş ve bu ideolojik çizgiye uygun devrimci pratikle halkımıza mal olmuştur.
        Bu nedenle, Genel Komite üyeleri olarak, bizler, Partideki bütün yetki ve görevlerinizin iptaline ve de Partiden ayrılmanıza karar verdik. (*)
        KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!
        Oral - Rüştü - Memduh - Cevdet - Hasan
        Aralık 1971

        (*) Bu sağcı görüşü benimsemiş olan örgütün bu veya şu kademesinde görevli olanlarda aynı işleme muhataptırlar.



        Aralık 1971 Tarihli Mektup
        Mahir Çayan


        Bundan önceki mektupta sadece İlhan ve Mahmut'larla aynı örgütlenme içinde olamayacağımızı ve de fiilen bütün bağlarımızı kestiğimizi yazmıştık.
        Bunun nedenlerini de iki ana başlık altında toplamıştık:
        1) İdeolojik-politik-stratejik çizgi farklılığı,
        2) Yoldaşlığa sığmayacak şekilde bu iki kişinin, en haince oligarşinin hücrelerindeki yoldaşlarını ilzam edecek işler yapmaları, en adice bırakalım devrimci yoldaşlığı, feodal dostluğa bile sığmayacak tavırlar almaları.
        (...) Politikleşmiş askeri savaş stratejisi terkedilmiş, pasifist revizyonist Kıvılcımlı çizgisi (yeni bir yorumla) partiye egemen kılınmıştır.
        Bu iki arkadaş ortak görüşlerimiz olan ve bir ölçüde hareketimizin ideolojik, teorik temellerini oluşturan bütün eski yazıları, Parti ve Cephe bildirilerini, Kurtuluş'ta tespit edilen çizgiyi ve de yazıp da bastırılmayan konuşmalarımız, vs.'yi tümden reddetmektedirler.
        "Peki, o dönemde sizler bu görüşleri solda savunmuyor muydunuz?" sorusuna verdikleri cevap oldukça ilginç:
        "Evet savunuyorduk. Biz de böyle düşünüyorduk. Ancak o zaman biz Marksizmi iyi bilmiyorduk. Mahir'in söylediklerini olduğu gibi kabul ediyorduk. Oysa bu altı ay içinde okuduk, öğrendik. Eski görüşlerin, parti çizgisinin Narodnizm ile Marksizmin eklektik bir karışımından, başka bir şey olmadığını anladık. Aslında eski çizgi fokoculuğun Marksist terminoloji altında tezgahlanmasından başka bir şey değildir. Eski çizgimiz sol sapmaydı..."
        (...) Bilebildiğimiz kadarıyla bu arkadaşlar, Marksizmden habersiz kişiler değil, tam tersine bu konuda toplantılarda, vs.'lerde sözcülük yapan çeşitli fraksiyonların yanlış çizgide olduğunu, sosyalizmin ustalarının eserlerinden alıntılarla söyleyen ve de aylarca birlikte devrim anlayışı, çalışma tarzı, örgüt anlayışı, Türkiye'nin şartları gibi konularda konuşup hemfikir olduğumuz kişilerdi.
        Mayıs ayının sonuna kadar parti çizgisini hararetle savunan bu arkadaşlar, İstanbul'daki arkadaşlarının yakalanmaları üzerine, eski ideoloji ve stratejilerini değiştirerek, eski çizgiyi sol sapma diye mahkum ederek, kitaplar içine dalarak (bütün pratik görevlerini bir yana itip) Marksizmi öğrenip, sonunda da "Eskiden Doktor genellikle doğru söylüyordu. Biz Doktor'un dediklerini yanlış değerlendirmişiz" diyerek zamanında revizyonist ve anti-Leninist diye mahkum edilmiş olan çizgiyi, Partinin yeni çizgisi diye ilan etmişler, bunu Doktor'un her dediğinin doğru olduğunu söyleyerek değil, genellikle doğru söylüyordu diye yapmaktadırlar.
        (...) Partimizin çizgisi politikleşmiş askeri savaş çizgisidir.
        Bilindiği gibi, salt gerilla savaşı kendi başına askeri niteliktedir.
        Gerilla savaşı, kavram olarak tek başına devrimci bir anlama sahip değildir.
        Ancak emperyalizmin (açık ve gizli) işgali altında olan ülkenin marksistlerinin, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının, dolayısıyla politik bilinç götürme temel aracı ve de bu yoldaki temel çalışma tarzı olarak gerilla savaşını almalarına, politikleşmiş askeri savaş çizgisi denir.
        Politikleşmiş askeri savaş deyişiyle, silahlı propaganda deyişi arasında muhteva olarak fark yoktur...
        KURTULUŞA KADAR SAVAŞ




Sayfa başına gidiş