1971’de silahlı devrimci mücadele toplumu derinden sarstı ve eğitti. Kitlelerin dikkati o güne kadar görülmedik biçimde devrim hareketine çekildi. Silahlı mücadeleyi yürüten örgütler büyük bir prestij kazandılar.
1972’de Kızıldere’de silahlı devrimci hareketin ağır bir darbe yemesi sonucu başlayan geçici suskunluk döneminde her çeşit oportünist akım doğal olarak güç kazandı. Özellikle 1974’den sonra eskilere ilaveten yeni oportünist akımlar da ortaya çıktı. Bunlar silahlı devrimci hareketin yarattığı büyük sempatiyi kendi oportünist amaçları doğrultusunda kullanmak niyetiyle başlangıçta gerçek yüzlerini saklayarak geçmişteki mücadeleye sahip çıktılar. Sonra çeşitli aşamalardan geçerek kendi oportünist ideolojilerine ulaştılar. Bu konuda örnekler fazladır:
Örneğin, “Halkın Kurtuluşu”, başlangıçta THKO’nun ismine ve ideolojisine sahip çıkarak ortaya çıktı. THKO savunduğu ideolojide bazı hatalar olmakla birlikte savaşçı bir örgüttü. Bugünün sosyal-emperyalizm savunucusu olan Halkın Kurtuluş’çuları da savaşıyorlar, ama tek farkla: onlar oligarşi ve köpeklerinden daha çok devrimcilere saldırıyorlar.
“Militan Gençlik”in de başlangıçta THKP-C’nin adına sahip çıkarak ortaya çıktığı hatırlardadır.
“Kurtuluş Sosyalist Dergi” etrafında kümelenen oportünistler ise, savundukları ile Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi arasında hiçbir ilgi bulunmadığı halde, geçmişe, THKP-C’nin şerefli mücadelesine sahip çıkmaktan geri kalmıyorlar.
Görüldüğü gibi, THKP-C’nin şerefli mücadelesine çeşitli şekillerde, oportünist amaçlar doğrultusunda sahip çıkanlar vardır. Bunlara (henüz yüzü diğerleri kadar açığa çıkmamış) bir örnek de “Devrimci Gençlik” oportünizmidir. “Devrimci Gençlik” yöneticileri lafta Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi’ni savunmakta, özde ise onunla ilgisi olmayan bir çalışma tarzı uygulamakta ve THKP-C’nin adını sömürerek parsa toplamaktadırlar.
Herhangi bir örgütün gerçek ideolojisi, ancak onun pratiği ve bu pratiğe ilişkin yaptığı teorik değerlendirmelerin incelenmesiyle ortaya çıkar. “Devrimci Gençlik” oportünizmini teşhir ederken de çıkış noktamız bu tesbit olacaktır.
her türü ile devrimci çizgi arasındaki temel farklılık temel mücadele biçiminin seçilmesinde ortaya çıkar.” (Mahir Çayan)
“Devrimci Gençlik” oportünizmi, temel mücadele biçimi konusunda şöyle diyor:
yürüttüğü mücadelede ideolojik, ekonomik-
demokratik ve politik mücadeleden bir tanesinin diğerlerine göre temel ve tali oluşundan bahsedilebilir... Politik mücadelede ise bunun (yığınların devrim saflarına kazanılmasının) çeşitli biçimlerinden bir tanesi temel mücadele biçimi olarak ifade edilir. Örneğin yayın, bildiri, yürüyüş ve diğer silahlı eylem biçimlerinin tümü ilke olarak reddedilmez ve ilke olarak tüm mücadele biçimleri örgütlendirilirken yürütülen mücadelede silahlı olan ya da olmayan biçimlerden biri temel olarak ele alınır. Burada politik mücadelenin bir biçimi diğer biçimine karşı temel olduğu ifade edilirken, temel-tali ilişkisi politik mücadelenin biçimleri arasındadır. Özetle ifade edersek, ekonomik-
demokratik, ideolojik ve politik alanlardaki mücadelelerden birinin diğerine göre temel alınıp alınmamasından sözedilebilir. Buna karşılık politik mücadelenin biçimlerinden birinin diğer ekonomik-
demokratik veya ideolojik mücadeleye göre temel olup olmadığından sözetmek düpedüz saçmalıktır. Kavram karışıklığından başka şey değildir (elma ile ekmeği kıyaslamak gibi birşeydir).” (Devrimci Gençlik, Sayı: 16, s: 6-7)
Yukardaki genel ifadeyi somutlaştırırsak: Silahlı propaganda politik mücadele biçimlerinden biridir ve ancak diğer politik mücadele biçimlerine (yürüyüş, miting vb.) göre temel alınabilir, ekonomik-demokratik mücadeleye göre ise temel alınamaz.
Bu konuda Mahir Çayan yoldaş şöyle diyor:
propaganda dışındaki öteki politik, ekonomik, demokratik mücadele biçimleri silahlı propagandaya tabidir ve silahlı propagandaya göre biçimlenir (tali mücadele biçimleri, temel mücadele biçimine göre şekillenir. Yani silahlı propaganda metodlarına göre şekillenir.)”
“Devrimci Gençlik” oportünizmi ise, temel-tali mücadele biçimleri arasındaki bu ilişkiyi reddederek, silahlı propagandanın ekonomik-demokratik mücadeleye göre de temel alınamayacağını savunmaktadır (ve dolaylı olarak Mahir Çayan yoldaşı kavram karışıklığı yaratmakla suçlamaktadır).
Lenin, teori mevcut durumu haklı göstermek için değil, pratiğe ışık tutmak için kullanılmalıdır der. “Devrimci Gençlik” oportünizmi ise, teoriyi, kendi durumunu haklı göstermek için kullanmaktadır, şöyle ki: Hangi görüşü savunursa savunsun tüm örgütler kendi anlayışlarına uygun olarak ekonomik-demokratik mücadele içinde yer alırlar. Önemli olan, bu mücadele içinde yer alış biçimidir. Örneğin, ekonomik-demokratik mücadeleyi partilerine oy sağlamak aracı olarak ele alanların veya ekonomik-demokratik mücadeleyi geliştirip silahlı mücadeleye başlayabileceğini sananların bu mücadele içindeki çalışmaları ve örgütlenmeleri (yani bu mücadeleyi ele alış biçimi) başkadır; Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi’ni savunan bir örgütün ekonomik-demokratik mücadeleyi ele alış biçimi başkadır.
Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi’ni savunan bir örgüt ekonomik-demokratik mücadeleyi temel mücadele biçimi olan silahlı propagandaya göre (yani tali olarak) ele alır. Ekonomik-demokratik mücadele, silahlı propagandayı başlatmak, yaymak ve güçlendirmek yönünden ele alınır. Böyle bir örgüt de esas gücünü tali mücadele biçimlerine değil, temel mücadelenin başlaması ve yayılması için gerekli faaliyetlere kanalize eder.
“Devrimci Gençlik” oportünizmi esas gücünü ekonomik-demokratik mücadeleye kanalize etmekte (yani bu alanı temel almakta) ve kaçınılmaz olarak da ekonomizmin batağına düşmektedir.
DGDF genel sekreteri, örgütün gücünü şöyle değerlendiriyor:
DGDF pankartı arkasında yürüyenler ve disiplinimize uyan üye veya henüz üye olmayan devrimci gençlik kuruluşlarının katılımı, tahminlerimizin çok üstünde olmuştur. Bu eylemler DGDF’nin Türkiye’deki gücü hakkında herkese bir fikir vermiştir.” (Sayı: 17, s: 6)
Bir örgütün gücünü, bir pankartın ardında yürüyen kafa sayısıyla ölçmek! Bununla birkaç sendikanın yönetimini ele geçirip kalabalık yürüyüşler düzenleyince işçi sınıfını örgütlediğini sanan TKP arasında anlayış olarak hiçbir fark yoktur.
DGDF yöneticileri Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi’ni savunmadıklarından esas güçlerini gerilla savaşının küçükten büyüğe, basitten karmaşığa doğru geliştirilmesi için gerekli alanlarda toplamadıklarından ve diğer yandan da parsa toplamak için THKP-C’nin adına sahip çıkmaktan da vazgeçmediklerinden, mevcut durumlarını haklı göstermek için Mahir Çayan yoldaş tarafından formüle edilen teoriyi “düzeltiyorlar”. Ekonomik-demokratik mücadelenin silahlı propagandaya tabi olmadığını savunuyorlar. Onlara göre, ekonomik-demokratik mücadele silahlı propagandaya tabi, yani tali bir mücadele biçimi değildir. Bu konuda Mahir Çayan yoldaş kavram kargaşalığı yaratmıştır ve dolayısıyla onun tezlerini hayata uygulamaya çalışmaya hiç gerek yoktur.
İşte bu ortamda yaptığımız 26 Ocak ve 19 Şubat harekâtları ve yayınlanan bildiri, muhtemel bir CHP iktidarını bekleyip o dönemde nasıl güçleneceklerini (!) hesaplamakla meşgul olduklarından iyice hareketsizleşen DGDF yöneticilerini şaşkına çevirdi. THKP-C’nin adını artık sömüremeyeceklerini, tabandaki samimi unsurları artık aldatamayacaklarını anlayanlar telaşa kapıldılar ve zaman zaman ihbarcılığa kadar varan spekülasyonlarını yoğunlaştırdılar. Bu durum bizi ne üzüyor, ne kızdırıyor. Tersine, oportünizmin herhangi bir kliği bize karşı mültefit davransaydı, o zaman hareketimizin içinde yanlış bir yanın varlığı ortaya çıkardı.
Halkın Devrimci Öncüleri, önceden yayınlanan bildililerde ifade edilen görüşler doğrultusunda mücadelesini sürdürecektir. Ve geli- şen mücadelenin içinde silahlı mücadeleyi savunan tüm samimi unsurlar (aynılar) aynı yerde, DGDF dahil olmak üzere tüm oportünistler (ayrılar) ayrı yerde toplanacaktır.
YAŞASIN ÖNCÜ SAVAŞI YAŞASIN HALK SAVAŞI KURTULUŞA KADAR SAVAŞ | HALKIN DEVRİMCİ ÖNCÜLERİ
|