SALKIMSÖĞÜT

SALKIMSÖĞÜT


Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
            vurulmuş gibi
                      kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
            uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

Ah ne yazık!
         Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!


Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!


Atlılar atlılar kızıl atlılar
atları rüzgar kanatlılar!
Atları rüzgar kanat...
Atları rüzgar...
Atları...
At...

Rüzgar kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
            renkler silindi.
Siyah örtüler indi
            mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
            sarı saçlarının
                    üzerine!

Ağlama salkımsöğüt
            ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
                        el bağlama!
                              ağlama!

Nazım HİKMET