|
|
"...
Toplumsal insanın duyuları, toplumsal-olmayan insanınkilerden işte bu nedenle başkadırlar; ancak insanal özün nesnel olarak açılmış zenginliği sayesindedir ki, insanın öznel duyma yetisinin zenginliği ilkin ya geliştirilmiş ya da üretilmiştir, bu sayededir ki bir kulak müzikçi olur, bir göz biçim güzelliğini görür, kısacası duyular insanal zevke elverişli hale gelir, kendilerini insanın özsel güçleri olarak olurlayan duyular olurlar. Çünkü sadece beş duyu değil, ama tinsel duyular, pratik duyular (istek, sevgi vb.) denilen duyular da, kısacası insanal duyu, duyuların insanlığı, ancak kendi nesnelerinin varoluşu, insanallaştırılmış doğa sayesinde oluşurlar.
Beş duyunun oluşması, tüm geçmiş tarihin işidir. Henüz kaba pratik gereksinmenin tutsağı bulunan duyunun, ancak sınırlı bir anlamı vardır.
Açlıktan ölen insan için, yiyeceğin insanal biçimi değil, ama sadece yiyecek olarak soyut varlığı vardır; o, pekala en kaba biçimi altında bulunabilir ve bu beslenme etkinliğinin, hayvanal beslenme etkinliğinden ne bakımdan ayrıldığı söylenemez. Kaygı ve yoksulluk içindeki adam en güzel oyun karşısında bile duyusuzdur; maden tecimi yapan biri, madenin güzelliği ya da kendine özgü doğasını değil, ama sadece tecimsel değeri görür; madenbilimsel duyusu yoktur onun. Demek ki, insanal özün nesneleşmesi, kuramsal bakımdan olduğu kadar pratik bakımdan da, insan duyusunu insanal kılmak için olduğu kadar, insan ve doğa özünün tüm zenginliğine karşılık düşen insanal duyuyu yaratmak için de zorunludur."
Karl Marks
|
|