BİLGİCİLİK AKIMI
(
Os. Sofistâiyye, Sofistâiyyûn, Sanati mugalata, Mezhebi sofistâi, Sofistâilik;
Fr. Sophistique,
Al. Sophistik,
İng. Sophistics,
İt. Sofistica) Antikçağ Yunan felsefesinin eleştiri akımı...
Sofistik deyimi sıfat olarak (
Os. Safsatî, Mugalitî;
Fr. Sophistique,
Al. Sophistisch, İng. Sophistical,
İt. Sofistico)
bilgiciye ve bilgiciliğe değgin anlamını dilegetirir. İsim olarak da antikçağ Yunan bilgicilerinin öğretisini adlandırır. Bununla beraber daha çok
sofistler (Os. Safsatacılar, Sofistâiyyûn;
Fr. Sophistes,
Al., lng. Sophist) adıyla anılırlar.
Sofistik deyimi Fransızcada cins ismi olarak da
bozuk, uydurma ve ciddilikten uzak felsefe anlamında kullanılır. Yunanca
sophistes deyimiyle dilegetirilen bilgici terimi birçok anlamlar değiştirmiş, önce
bilgeliği yeğleyen öğreti, sonra
bilgi öğretmeni, Protagoras'a göre önce
siyasada yararlı olma sanatı, sonra
söz söyleme sanatı anlamlannda kullanılmıştır. İ.Ö. V. yüzyıl, antikçağ Yunan felsefesinde bilgicilik akımının egemen olduğu çağdır. Bu çağa antik aydınlanma çağı adı verilir. İlk düşünür sayılan Thales'den beri ortaya atılan sayısız varsayımlar, sonunda, insan zekasını şahlandırmış ve bütün olupbitenleri yeniden gözden geçirerek kıyasıya eleştirmeye yöneltmişti. Doğa bilimlerinin denetinden yoksun insan düşüncesi, varlığın temeli konusunda daldığı hayal aleminden kendisine dönüyordu. Bilgicilik akımının inceleme amacı insan'ın kendisiydi. Protagoras'ın ünlü sözüne göre, "insan, her şeyin ölçüsü"ydü. Bilgi, teorik bir merak değil, pratik bir yarar olmalıydı. Protagoras, "Tanrılara gelince, ben onların ne var olduklarını ne de yok olduklarini bilirim" diyordu. Bilgici Hippias, giydiği elbiseyi kendisi diktiği için "bağımsızlığa kavuşmakla" övünüyordu. İnsan, her türlü yapma bağlardan kurtarılmalı ve insansal yasa (nomos)'nın yerine doğal yasa (physis) konulmalıydı. İnsan ve dolayısıyla toplum yaşamının birinci plana alınması, zorunlu olarak törebilim sorunlarını meydana çıkarıyordu. Ünlü törebilimci Sokrates, bu akımın çocuğudur. On sekizinci yüzyıl aydınlanması nasıl Kant'ı yetiştirecek koşulları hazırlamışsa, antik aydınlanma da Sokrates'i ve Platon-Aristoteles'i yetiştirecek koşulları hazırlamıştır. Bilgiciler (Protagoras, Gorgias, Prodikos, Hippias, Antiphon, Alkidamas, Lykophron, Kallikles, Kritias, Simonides), şüphe ve eleştirinin gereği saydıkları tartışma (diyalektik) yöntemiyle çalışmışlardır. Bu yöntem, Sokrates'in de yöntemidir. Bilgiciler, özdekçi düşünceler ilerisürrnekle beraber, ürünü oldukları idealist çizgiyi sürdürmüşler ve dünyayı tanıma olanağını yadsımışlardır. İşte bu idealist çizgidir ki, bir yandan bilgicilik akımını yozlaştırarak felsefeyi güzel söz söyleme oyununa dönüştürürken öte yandan idealist ilkelerin gelişmesi sonucunu doğurmuş ve Sokrates'de "Ben"in bilginin kaynağı olması imkanlarını hazırlamıştır. Platon, bu çizginin zorunlu sonucudur.
Ana sayfaya dönüş