SOSYALİST DEVRİMİN ZAFERİ
Ekim ayına girildiğinde, hemen her olay sosyalist devrimin koşullarının olgunlaştığını gösteriyordu. Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler kitleler üzerindeki etkilerini yitirmişlerdi.
Eylül ayında yapılan Duma seçimlerinin sonuçları bunu açık bir biçimde gösteriyordu.
Bu seçimlerde Sosyalist-Devrimciler 54.000 oy aldılar. (Haziran seçimlerinde 375.000 oy almışlardı.) Menşevik oyalar 76.000'den 16.000'e düştü. Burjuva partisi Kadetler 101.000 oydan 8.000'ini kaybettiler. Bolşevikler ise, oylarını 78.000'den 198.000'e yükselttiler ve böylece tüm oyların % 52'sini aldılar. Moskova garnizonunun % 90'ı Bolşeviklere oy verdi.
Kitlelerin bu durumunu John Reed, "Dünyayı Sarsan On Gün"de bir Sosyalist-Devrimci öğrenci ile bir asker arasında geçen bir tartışmayı aktararak ortaya koymaktadır:
"Öğrenci üniforması taşıyan genç, küstah bir ses tonuyla konuşuyordu:
- Kardeşlerinize karşı silahlanarak katil ve hainlerin birer aleti olduğunuzu anlıyorsunuzdur sanırım, diyordu.
- Kardeş, iş böyle değil, diye ciddi ciddi yanıtladı asker. Siz anlamıyorsunuz. İki sınıf var. Bir proletarya, öbürü burjuvazi. Bizler...
-Bu palavrayı biliyorum, diye kesti öğrenci. Siz cahil köylüler için böyle hazırlop sözlerin her yerde anırılması yeterlidir. Hiçbir şey anlamadan papağan gibi hemen tekrarlamaya koyulursunuz.
Kalabalık kahkahadan duramıyordu.
- Bak, ben Marksist bir öğrenciyim. Size sosyalizm için değil, anarşi için, Almanya hesabına döğüştüğünüzü söylüyorum.
- Biliyorum, dedi asker alnından ter damlarken. Siz okumuş bir insansınız. Görülüyor bu. Ben ise cahilim. Ama yine de bana öyle geliyor ki...
- Lenin'in gerçek bir proletarya dostu olduğuna mı inanıyorsun, diye kestirip attı öğrenci.
- Evet, inanıyorum, dedi asker sıkıntılar içinde.
- Ama dostum, Lenin'in kurşun kaplı bir vagon içinde tüm Almanya'yı geçtiğini ve Almanlardan para aldığını da biliyor musun?
- Bunlardan pek haberim yok, diye yanıtladı asker inatçı bir tonla. Ama söylediği şeyler, ben ve benim gibi olanların işitmek istedikleri şeyler. Görüyorsunuz ya, yine de iki sınıf var, burjuvazi ve proletarya..
- Sen delisin be arkadaşım. Ben devrimci eylemim için Schlüsselbourg'ta tam iki yılımı verdim. Oysa ki, o zaman sizler devrimcileri kurşunlayıp "allah Çarı korusun" diye şarkılar söylüyordunuz. Benim adım Vassili Georgieviç Panin. Hiç benden söz edildiğini işitmedin mi?
- Kusura bakma, ama işitmedim, dedi asker sıkıla sıkıla. Kuşkusuz ki büyük bir kahramansınız...
- Elbette, dedi öğrenci inançla. Şimdi de Rusyamızı ve özgür devrimimizi batırmak üzere olan Bolşeviklere karşı döğüşüyorum. Nasıl açıklarsın bunu?
Asker başını kaşıdı ve aklı iyice karıştığından yüzünü ekşitti:
- Nasıl açıklanır bilemem orasını. Ama her şey bana olduğu gibi gözüküyor. Cahil olmasına cahilim. Yine de yalnız iki sınıf var galiba ortada. Proletarya ve burjuvazi.
- Yine bıraktığım yerde otluyorsun be arkadaş, diye haykırdı öğrenci.
- İki sınıf diyordu boyuna asker inatla. Birine karşı olan öbürüyle beraberdir."
İşte bu koşullarda Bolşevik Partisi ayaklanma konusunu görüşmeye başladı.
9 Ekim günü Lenin gizlice Petrograd'a geldi ve ertesi günü Merkez Komitesi tarihi toplantısını yaptı.
10 Ekim günü toplanan Merkez Komitesi, 2 aleyhte (Zinovyev ve Kamenev) oya karşılık 10 oyla (Lenin, Stalin, Troçki, Sverdlov, Uritski, Derjinski, Kollontay, Bubnov, Sokolnikov, Lomov) silahlı ayaklanmaya hazırlığa başlanılmasını ve bu iş için bir "komite"nun kurulmasına karar verdi.
16 Ekim günü Kamenev Merkez Komitesinden istifa etti ve partisiz bir sol yayın organı olan Novaya Jizn'de, kendisi ve Zinovyev adına ayaklanma kararına neden karşı çıktığını açıklayan bir yazı yayınladı.
Bolşevik Merkez Komitesi, 25 Ekim günü toplanacak olan II. Tum Rusya İşçi ve Askeri Sovyetleri Kongresi öncesinde iktidarın ele geçirilmesine karar verdi. Lenin, bu kararı ve nedenlerini son gün Merkez Komitesi üyelerine yazdığı mektupta şöyle belirtiyordu:
"Yoldaşlar,
Bu satırları durumun son derece nazik olduğu 24 Ekim akşamı yazıyorum. Bugün için ayaklanmayı geçiktirmenin ölüm olduğu gün gibi apaçık ortadadır.
Yoldaşları bütün gücümle inandırma çabasındayım ki, şu anda, her şey kopma noktasına varmış bulunmaktadır ve öyle sorunlar gündeme girmiştir ki, bunları, ne konferanslar, ne de kongreler (sovyetler kongreleri olsa bile) çözüme bağlayamaz, bu sorunları ancak halklar, kitleler, silahlanmış kitlelerin savaşımı çözümleyebilir.
Burjuvazinin hizmetindeki Kornilov'ların saldırısı ve Verhovski'nin görevden alınması, beklemenin mümkün olmadığını göstermiştir. Her ne pahasına olursa olsun, bu akşam, bu gece, yunkerleri (askeri öğrencileri) vb. silahtan tecrit ettikten sonra (eğer direnirlerse tepeledikten sonra) hükümeti tutuklamak gerekir.
Artık beklemek mümkün değildir. Bu, herşeyi yitirmek tehlikesini göze almak olur.
Verhovski'yi kovan ve bir ikinci Kornilov komplosu kurmuş olan kornilovcu hükümete karşı halkı (bir kongreyi değil, ordu ve köylüler başta olmak üzere halkı) savunmak, işte iktidarı almanın ilk ve en yakın hedefi budur.
İktidarı kim almalıdır?
Bu o kadar önemli değil: iktidarı isterse Askeri Devrimci Komite ya da, ancak halkın çıkarlarının, ordunun çıkarlarının (derhal barış önerisi), köylülürin çıkarlarının (toprak hemen alınmalı ve özel mülkiyet kaldırılmadıdır), açların çıkarlarının gerçek temsilcilerine iktidarı devretmek istediğini açıklayan "başka bir kuruluş" alsın.
Bütün bölgeler, bütün alaylar, bütün kuvvetler, tam zamanında seferber olmalı ve Askeri Devrimci Komiteye ve Bolşevik Merkez Komitesine, iktidarın artık hiçbir durumda, hiç bir şekilde 25 Ekim'e kadar Kerenski ve hempalarına bırakılmamasını emredercesine isteyen delegasyonlar göndermelidirler; bu iş kesin olarak bu akşam ya da bu gece kararlaştırılmalıdır.
Tarih, bugün kazanabilecek (ve bugün kesin olarak kazanacak) olan, ama yarın çok şeyi, her şeyi yitirme tehlikesinde olan devrimcilerin oyalanmasını, gecikmesini bağışlamayacaktır.
Bugün iktidarı ele geçirmekle, onu, sovyetlere karşı değil, sovyetler için almış oluyoruz.
İktidarın alınması, ayaklanmının işi olacaktır; onun siyasal hedefi daha sonra kesin olarak belirecektir.
25 Ekim'in kuşkulu oylamasını beklemek zararlı ya da biçimsel bir davranış olur; bu gibi sorunları oylarla değil, ama kuvvetle kesin çözüme bağlamak halkın hakkı ve görevidir; devrimin nazik anlarında kendi temsilcilerini beklemektense, onlara yol göstermek halkın hakkı ve görevidir.
Bütün devrimlerin tarihi bunu kanıtlamıştır ve devrimin kurtuluşunun, barış önerisinin, Petrograd'ın kurtuluşunun, açlığa karşı çarenin, toprağın köylülere devredilmesinin kendilerine bağlı olduğunu bilerek bu fırsat anının kaçmasına izin veren devrimciler en büyük cinayeti işlemiş olacaklardır.
Hükümet bocalıyor. Her ne pahasına olursa olsun işini bitirmek gerekir.
Eylemde duraklama ölüm demektir."
Ve tarihler 24 Ekim 1917'yi gösterirken, silahlı ayaklanmanın tüm hazırlıkları tamamlanmıştı.
Saatler gecenin üçünü gösterirken Aurore zırhlısının top atışlarıyla Kışlık Saraya saldırı başladı. Ve birkaç saat içinde Kışlık Saray ele geçirildi. Sarayda bulunan Bakanlar tutuklandı. Kerenski, ABD elçiliğinin özel arabasıyla saraydan kaçtı.
25 Ekim sabahı toplanan II. Sovyetler Kongresi, şaşkın bir vaziyette olayların ne yönde geliştiğini öğrenmeye çalışıyordu.
Petrograd Devrimci Askeri Komitesi'nin yaptığı şu açıklama ile herşey netleşti:
"Rusya Yurttaşlarına,
Geçici Hükümet devrilmiştir. Proletarya ile Petrograd Garnizonunun başında olan Petrograd Asker ve İşçi Temsilcileri Sovyetinin organı olan Devrimci Askeri Komite iktidarı ele almıştır.
Halkın, uğrunda mücadele ettiği dava -ivedi bir demokratik barışın önerilmesi, büyük toprak mülkiyetinin ortadan kaldırılması, üretimin işçiler tarafından denetlenmesi, bir Sovyet Hükümetinin kurulması- kesinlikle kazanılmıştır.
Yaşasın Asker-Köylü ve İşçi Devrimi!
Petrograd Asker ve İşçi Temsilcileri Sovyeti
Devrimci Askeri Komite"
25 Ekim günü II. Sovyetler Kongresi'nde yeni iktidara ilişkin değişik kararlar gündeme getirildi ve kararlaştırıldı.
Sabahın iki buçuğunda yeni sosyalist hükümetin kuruluş kararnamesi okundu ve onaylandı.
"İşçi asker ve köylü temsilcileri Sovyetleri Rus Birliği Kongresi, Kurucu Meclis toplanıncaya kadar, Halk Komiserleri Kurulu adını taşıyacak olan geçici bir işçi ve köylü hükümeti kurmaya karar vermiştir.
Devletin çeşitli hizmetleri komisyonlarca yönetilecek ve komisyon üyeleri Kongre programının yürütülmesini, memur, köylü, asker, denizci, erkek ve kadın işçi örgütleriyle sıkı bir işbirliğiyle sağlayacaktır. Hükümet yetkisi, komisyon başkanlarınca oluşturulan bir gruba, yani Halk Komiserleri Kuruluna ait olacaktır.
Komiserlerin yaptıkları tüm işlerin denetimi ve onları görevlerinden alma hakkı Rus Birliği Kongresiyle onun Merkez Yürütme Komitesine verilmiştir.
Halk Komiserleri Kurulu:
Kurul Başkanı : Vladimir Ulyanov (Lenin)
İçişleri : A. I. Rikov
Tarım : V. P. Miliutkin
Çalışma : A. G. Şliapnikov
Savaş ve Donanma: V. A. Ovseyenko,
N. V. Krilenko
ve P. E. Dibenko
Ticaret ve Sanayi: V. P. Nogin
Maliye : I. I. Skvortsov
Dışişleri : L. D. Bronştayn (Troçki)
Adalet : G. I. Opokov (Lomov)
Levazım : L. A. Teodoroviç
Posta ve Telgraf: N. P. Avilov (Glievob)
Uluslara ilişkin komiserlik: I. V. Çugaşvili (Stalin)
26 Ekim günü II. Sovyetler Kongresi "barış" üzerine ilk kararnamesini kabul etti. Bu kararnameyle, bütün savaşan halklar ve bunların hükümetlerin adil ve demokratik bir barış için derhal görüşmeye çağrıldı.
Lenin'in kaleme aldığı Toprak Kararnamesini kabul etti. Bu kararnameyle, büyük toprak mülkiyeti, derhal ve tazminatsız olarak geçersiz kılındı. Toprak sahiplerinin arazileriyle, tüm kilise, manastır ve Çar ailesine ait topraklar, hayvanlar ve tarım araçları, binalırı ve eklentileriyle birlikte Köylü Sovyetleri ile bölge toprak komitesinin emrine verildi.
Yine II. Sovyetler Kongresinde, Rusya Halklarının Hakları Kararnamesi kabul edildi. Bu kararnamede "halklar arasında gönüllü ve güven verici bir birliğin" oluşması için gerekli ilkeler ortaya konuldu. Bu ilkeler:
1. Rusya'daki ulusal-toplulukların eşitliği ve egemenliği,
2. Rusya'daki ulusal-toplulukların, ayrılma ve bağımsız devletler kurma hakkı dahil, kendi kaderlerini serbestçe tayin etme hakkına sahip olması,
3. Ulusal ve ulusal-dinsel her türlü ayrıcalık ve sınırlamaların kaldırılması,
4. Rusya'nın sınırları içinde yaşayan ulusal azınlıkların ve etnografik grupların özgür gelişmesi
Böylece yeni bir çağ, sosyalist devrimler çağı başlamıştır. Yaşamın her alanında sosyalist ilkeler temelinde yeni bir toplumsal sistem, insanlık tarihinde ortaya çıktı. İnsanlık tarihinin en görkemli devrimi olarak Ekim Devrimi ile kurulan Sovyetler Birliği, Paris Komünü'nün 74 günlük iktidarını 74 yıla taşıdı.